Efektif Altruizm Üzerine Notlar
Efektif Altruizm (EA) üzerine uzun ve kaba notlar. Birkaç sorunun özüne inmeme yardımcı olmak için yazıldı: EA hakkında neyi seviyorum ve neyin önemli olduğunu düşünüyorum? Düşünce yapısını neden bu kadar yabancı buluyorum? Neden bir EA değilim? Ve düşünmeye başladıklarım: EA’nın alternatifleri neye benziyor? Notlar, EA’ya yakın insanların ilgisini çekebilecek olsa da, efektif altruistleri hedef almıyor. Düşünceli, bilgili yorumlar ve düzeltmelere açıktır (özellikle ayrıntılı, özel düzeltmeler!) — alttaki yorum alanına bakın.
“Mümkün olduğunca başkalarına nasıl fayda sağlanacağını anlamak için kanıt ve aklımızı kullanmak ve bunu baz alarak eyleme geçmek”: Efektif Altruizm (EA) ideolojisi ve hareketinin temelindeki fikir budur.a Son yirmi yılda, birkaç ahlak felsefecisi tarafından tartışılan bir fikir olmaktan, dünyanın en güçlü ve varlıklı bireylerinin birçoğu da dahil olmak üzere binlerce veya on binlerce insanın yaşam felsefesinin temel bir parçası haline geldi. Bunlar EA ile ilgili kaba çalışma notlarım. Notlar uzun ve hızlı bir şekilde yazılmış: gösterişli bir makale değil, dağınık bir kaba düşünme egzersizi.
Notları birkaç nedenden dolayı yazdım. Biri tamamen sosyal: birçok arkadaşımın EA hakkında güçlü fikirleri var (bazıları yanlısı, bazıları karşıt, diğerleri daha tarafsız). Bir diğeri, EA’nın bir sosyal hareket ve (belki) bir dizi fikir olarak önemli olduğu duygusudur. Pek çok zeki, idealist gencin ve 20’li yaşlarındaki insanların EA’ya karşı bu kadar güçlü duygular beslemesi çok önemi. Birçoğu hayatlarını kökten değiştirdiğini söylüyor: kariyer değiştirmek; günlük davranışlarını değiştirmek; gelirlerinin büyük bir bölümünü “etkili” olarak tanımladıkları hayır kurumlarına vermeyi taahhüt etmek. EA’larb ayrıca, çoğu refah ekonomisi ve ahlak felsefesinden uyarlanmış pek çok olağandışı dili ve farklı dünyayı görme biçimini paylaşır.
Bunu tamamen “sadece” moda böyle diye veya EA’ya sağlanan fondaki göz kamaştırıcı artışın bir sonucu olarak göz ardı etmek cazip görünüyor. Ama ben buna ikna değilim. Pek çok efektif altruist olağanüstü derecede samimidir ve EA’da muazzam bir anlam bulmuştur. Niş bir moda olmanın çok ötesinde, EA, bu insanlar için çok önemli bir şey yapıyor.
EA’yı ilk öğrendiğimde, içgüdüsel ve üzerinde çok da düşünülmemiş basit tepkim oldukça olumsuzdu. Etkili olmayan ya da düzensiz bir altruist olduğuma dair sık sık şakayla karışık ifadeler kullandım. Kendimi çok yönlü biri olarak tanımlamayı seviyorum, Zen Budizm’deki “Mu”yu fayda fonksiyonum olarak kullanıyorum (yani, fikrin reddi). Yine de daha derin bir inceleme yapıldığında bunlar ucuz reddiyelerdir.
2011’de bir EA arkadaşım bıçak altına yattı ve tanımadığı bir kişiye böbreğini bağışladı. Bana şunları söyledi:
Bağış yapmanın ne kadar güvenli olduğuna dair bazı istatistiklerle karşılaştım ve bu benim kafamda çizdiğim resmi tamamen değiştirdi. Ameliyatta 1/3 000 ölüm riskinin 3 000 kişiyi kurtarmak için kendini feda etmeye yakın olduğunu düşündüm. Ben bunu yapacak türden bir insan olmak istiyorum ve sizin sadece şu birkaç adımı izlemeniz gerekiyor.
Gelirlerinin büyük bir kısmını hayır kurumlarına bağışlayan EA arkadaşlarım var. Bazı durumlarda, tüm gelirleri oldukça düşük (gelişmiş ve varlıklı dünya standartlarına göre) olan bir eşiğin üzerindedir, mesela, 30 bin dolar gibi. Bazı durumlarda, kişisel bağışlarının düzinelerce hayatı kurtarmaktan sorumlu olduğu, birçok insanı yoksulluktan kurtarmaya yardımcı olduğu ve genellikle dünyanın en yoksul ve en az hizmet alan bölgelerinde bazı zayıflatıcı hastalıkları önlediği söylenebilir. Sözünü ettiğim arkadaşlardan bazıları doğrudan birçok hayatın kurtarılmasına katkıda bulundu. Bu söylemesi basit ama olağanüstü bir cümle, bu yüzden tekrar edeceğim: Doğrudan birçok hayatın kurtarılmasına katkıda bulundular.
Tüm bunlara hayretle ve hayranlıkla bakıyorum. Etkisiz altruizm üzerine yaptığım şakalardan utanıyorum ve EA arkadaşlarıma bana katlandıkları için minnettarım. Kişisel becerilerime ve ilgilerime uygun, dünyaya fayda sağlayan bir hayat yaşamaya çalıştım. Umarım hayattan zevk alırken aynı zamanda gerçek bir iyilik yapmışımdır. Ama bildiğim kadarıyla hiçbir zaman doğrudan bir hayat kurtarmadım. Böbreğimi bağışlayabileceğimi sanmıyorum: Bu, bedensel bütünlük duygumu çok fazla ihlal ederdi. Kişisel düzeyde, EA ve EA’ya yakın arkadaşlarımın samimiyetini ve gerçekten iyi olmalarını seviyorum. Onlarla zaman geçirdikten sonra kendimi daha sağlıklı hissediyorum. Ben genellikle daha dürüstüm. Bazen daha nazik veya daha açık fikirliyim. Bunların hepsi çok iyi şeyler.
Bundan sonra, EA ile ilgili gözlemlerin bir derlemesi yer almaktadır. Bu derlemeler kısmen bir takdir niteliği taşır: EA’yı eleştirmek için, onun hakkında iyi olan bazı şeyleri de anlamalısınız. Ve diğer ideolojilerin EA’dan öğrenebilecekleri çok fazla şey var. Ama aynı zamanda EA hakkında beni neyin rahatsız ettiğini, neyin yanlış olduğunu düşündüğümü ve EA’nın nasıl verimli bir şekilde değiştirilebileceğini anlamaya çalışacağım.
Notlarda eksik olan bir şey: EA’nın yaptığı iyiliğin doğrudan, birinci şahıs anlatımı. Bunun hakkında arkadaşlarımdan edindiğim bir izlenim var, ama keşke daha fazlasını bilseydim. Onsuz EA’yı gerçekten takdir etmek imkansız. Sıtma cibinlikleri, doğrudan nakit transferleri, kurtları yok etme vb. soyut şeyler değildir: Aslında bunlar, birçok insanın hayatında büyük bir fark yaratan, gerçek dünyada olan muazzam olaylardır. Ve bu, bu konudaki cehaletimden dolayı burada eksik. Okurken bu gerçeği aklınızda tutmaya çalışın; Ben de yazarken öyle yapmaya çalıştım.
Bir uyarı: “EA’nın ne yaptığı” hakkında pek çok genelleme yapıyorum. Ancak EA yekpare değildir. Bu, çok sayıda niteleyici eklemeden yazmayı zorlaştırır. Bunu “Çoğu EA inanır” diyerek veya önde gelen EA’lardan alıntı yaparak vb. yapabilirim. Bunun yerine (çoğunlukla), bazı spesifik kısımlara katılmayan EA’lar olduğu örtük anlayışıyla genel bir dil kullanmayı seçtim. Ancak, EA topluluğu arasında bir konuda hakkında yaygın bir anlaşmazlık olduğunda not almaya çalıştım.
Notlara, EA’nın kurucularından biri olan filozof Will MacAskill’den alınan, yaygın olarak kullanılan bir EA tanımıyla başladım: “Başkalarına mümkün olduğunca çok nasıl fayda sağlanacağını bulmak için kanıt ve aklı kullanmak ve bu temelde harekete geçmek”. Uygulamada, bunun sık sık şu şekilde kısaltıldığını duydum: “Mümkün olan en iyiyi yapmak için kanıt ve aklı kullanmak”. İkincisini genellikle EA’nın ne olduğunu anlatmak için bir kısaltma olarak kullanacağım, ancak daha uzun açıklamayı aklımın bir kenarında tutuyorum. Bu tanımların her ikisi hakkında bir uyarı: “mümkün olduğu kadar başkalarına fayda sağlamak”, “mümkün olan en iyiyi yapmak” gibi doğaları gereği iyiliği en üst düzeye çıkarmakla, yani maksimizasyon ile ilgili olduğunu unutmayın. Aslında, birçok EA, bu maksimize edici çerçeveden biraz uzaklaşmayı savunuyor. Sonuç olarak, bir kişinin bu maksimizasyon yaklaşımını ne kadar kabul ettiğine (veya etmediğine) göre, EA’nın farklı “kuvvetli yanları” olduğu düşünülebilir. EA topluluğu tarafından çözüme kavuşturulmamış önemli bir sorun olduğu için buna tekrar geri döneceğiz. Ve “en iyi” çerçevelemeyi kullandığımda, pratikte birçok EA’nın “en” yaklaşımından geri durduğunu üstü kapalı bir uyarı olarak not düşmek isterim.
Yukarıda 2011’de böbreğini bağışlayan arkadaşımdan bahsetmiştim.c EA’daki birçok fikrin yaratıcılarından biri olan ahlak felsefecisi Peter Singer, zengin bir emlakçı; aynı zamanda 45 milyon dolarlık servetinin neredeyse tamamını bağışlamış, yılda 60 bin dolarla yaşayan bir yatırımcı olan Zell Kravinsky’nin hikayesini (2004’te) öğrendiğinde yaşadığı şaşkınlığı1 anlatıyor. Ama daha da dikkat çekici bir şey var. İlk bakışta arkadaşımın yukarıdaki böbrek bağışı hikayesine çok benziyor gibi görünecek. Ama önemli bir açıdan farklı:
| Hâlâ başkalarına yardım etmek için yeterince şey yapmadığını düşünüyordu, bu yüzden yakındaki bir hastaneyle tanımadığı bir kişiye böbrek bağışı için anlaştı… Böbrek bağışı yapmanın bir sonucu olarak ölme riskinin sadece 4 000’de 1 olduğunu gösteren bilimsel araştırmaları alıntılayarak, bağış yapmamanın hayatına diğer kişilerin hayatından 4 000 kat daha fazla değer vermek anlamına geleceğini söylüyor. Bu da kendisine tamamen haksız bir değerleme olarak görünüyor.
Arkadaşımın cömertliği her ne kadar olağanüstü olsa da, burada gerçekleşen başka bir şeyler var. Kravinsky’nin eylemi, bir böbrek bağışlamayı bile düşünmek için ahlaki tahayyülün ve ardından gelen bir ahlaki inancın sonucudur. Bu ahlaki icatın bir sonucu olarak şaşırtıcı bir eylemidir: Birisi (muhtemelen Kravinsky) bunu yapmayı hem ilk hayal eden, hem de sonra gerçekten yapan kişiydi. Bu ahlaki icat daha sonra başkalarına da aynı şeyi yapmaları için ilham verdi. Aslında, başkalarının öğrenebileceği ve sonra taklit edebileceği insanın ahlaki deneyiminin kapsamını genişletti. Bu anlamda Kravinsky gibi bir kişi, yeni ahlaki deneyim biçimleri icat eden bir ahlaki öncü veya ahlaki psikonotd olarak düşünülebilir.
Tabii ki, bu tür ahlaki öncüler sadece EA’dan gelmiyor. Çok daha eskiden geliyor! Hatta medeniyetimizin temelinde onlar var. Dağdaki Vaaz’ıne yazarı, kölelik karşıtı hareket, süfrajetler ve feminist hareket, Martin Luther King ve sivil haklar hareketindeki diğer liderler de dahil olmak üzere kişisel kahramanlarımın çoğu ahlaki öncülerdir. Tüm bu kişiler (ve daha fazlası), geri kalanımızın peşinden gidebileceği ahlaki deneyim yelpazesini genişleten ahlaki tahayyül eylemleri gerçekleştirdi. Onlarla her zaman aynı fikirde olmayabiliriz: Örneğin, Peter Singer’ın hayvan hakları konusundaki görüşlerine katılıp katılmadığımdan emin değilim. Singer bu konuda yanılıyor olabilir. Ancak bunlar yine de potansiyel ahlaki deneyim yelpazemizi genişleten birer ahlaki icat eylemi olarak değerlidir.
EA ile ilgili ilginç şeylerden biri, birçok ahlaki öncüyü teşvik etmiş olmasıdır: temel ahlaki soruları yeniden düşünmeye ve (bazen) ahlaki deneyimlerimizin kapsamını genişletmeye istekli insanları. Ciddi olarak yönelttikleri (ve bazı durumlarda cevaplara göre hareket ettikleri) sorular: “Ya hayvanların yaşamları gerçekten önemliyse?” “Ya dünyanın diğer ucundaki bir yaşam, gözlerinizin önünde boğulan bir çocuğunki kadar önemliyse?” “Ya akıllı bir makinenin ‘yaşamı’ bir insanınki kadar önemliyse?” “Bundan bir milyon yıl sonra yaşayan bir insanın hayatına nasıl değer vermeliyiz?” Bu sorulara ciddiyetle yaklaşarak ahlaki ufkumuzu genişletebiliriz.
Siyaset felsefecisi Hannah Arendt’in Eichmann Kudüs’te isimli kitabında, Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann’ın yargılanmasına ilişkin anlatımında anılmaya değer bir şekilde işaret ettiği gibi, ahlaki öncülüğün karanlık bir yüzü var. Arendt’e göre, Naziler aynı zamanda (bir anlamda) yeni suç türleri icat eden ve daha sonra gelecekteki olası suç yelpazesini genişleten ahlaki öncülerdi:
Cinayet ve soykırım suçlarının özünde aynı olduğu ve dolayısıyla soykırımın “gerçek anlamda yeni bir suç” olmadığına ilişkin yaygın yanılsama kadar hiçbir şey bu yeni suçların anlaşılmasına daha zararlı veya bu suçlarla ilgilenebilecek bir uluslararası ceza yasasının ortaya çıkmasının önünde daha fazla engel olamaz. İkincisinin anlatmak istediği, bambaşka bir düzenin bozulduğu ve bambaşka bir topluluğun ihlal edilmesidir… İnsanlığın doğasında var olan şey, bir kez ortaya çıkan ve insanlık tarihinde kayda geçen her eylem, geçmişte kaldığında dahi gelecekte gerçekleşebilecek bir olasılık olmayı sürdürür. Hiçbir ceza, suçların işlenmesini önleyecek kadar caydırıcı güce sahip olmamıştır. Aksine, cezası ne olursa olsun, belirli bir suç ilk kez ortaya çıktığında, yeniden ortaya çıkma olasılığı, ilk ortaya çıkışındaki olasılıktan daha fazladır.
Ahlaki akıl yürütme, ciddiye alınır ve buna göre hareket edilirse, kısmen korkunç hatalar yapma tehlikesi olduğu için son derece endişe vericidir. Nazi örneği fazlasıyla dramatik: Birincisi, Nazi fikirlerinin yaratıcılarının bunların son derece şeytani eylemler olduğunu fark etmemiş olmalarına inanmakta zorlanıyorum. Ancak daha günlük bir örnek ve herhangi bir ideolojiyi durdurması gereken bir örnek, aşırı derecede kendini beğenmiş, iyi bir amaç olduğunu “bildikleri” şekilde hareket eden ama aslında zarar veren insanlardır. EA’nın ahlaki öncülüğü konusunda temkinli bir şekilde heyecanlıyım. Ancak EA potansiyel olarak bir mayın tarlasıdır ve bu konuda dikkatli olunması gerekir.
EA’ya en yaygın “saldırı”lardan biri, en iyiyi yapmanın ne anlama geldiğine dair yaygın EA kavramlarıyla ters düşmektir. “Sen bir EA mısın?” “Ah, onlar sıtmaya karşı cibinlik [veya yapay zekâ güvenliği veya kurtları yok etme, vb. vb.] için para vermeniz gerektiğini düşünen insanlar, ama bu yanlış çünkü […].” Veya: “Will MacAskill, EA’ların bağışlamak için para kazanmayı düşünmeleri gerektiğini söylüyor, ancak bu yanlış çünkü […]”. Veya: “Bilim ve sosyal adalet ve yaratıcılık ve [vb. vb.] kalite ayarlı yaşam yılları (QALY) gibi ölçütleri ölçmekten çok daha zordur, bu nedenle EA’lar bu ölçütleri hafife alma veya görmezden gelme eğilimindedir.” Veya: “EA’lar, Randomize kontrollü çalışmaların ve meta-analizin değerine gereğinden fazla güvenirf, bunun yerine […] yapmalısınız”. Veya: “Bakın, QALY’leri doğrudan istediğiniz kadar artırabilirsiniz, bu sizi düşük büyüyen bir ekonomiden hızlı büyüyen bir ekonomiye taşımaz. İkisi farklı nedensel soyutlama düzeylerindedir”.
Bu ifadeler doğru olabilir veya olmayabilir. Ne olursa olsun, hiçbiri EA’nın temel bir eleştirisi değil. Aksine, bunlar EA düşüncesinin birer örnekleridir: Bu tür yorumlar yaptığınızda aslında EA projesine katılım sağlıyorsunuz. EA’lar, en iyiyi yapmanın ne anlama geldiği konusunda her zaman yüksek sesle tartışırlar. Onları birleştiren şey, “en iyiyi nasıl yapacaklarını bulmak için kanıt ve aklı kullanmaları” gerektiği konusunda hemfikir olmalarıdır; EA’nın “en iyi” anlayışını belirleyen fikirlerine katılmıyorsanız ve elinizde katkıda bulunacak kanıtlarınız varsa, o zaman EA’nın neyin iyi olduğuna dair anlayışında ilerleme sağlamasını mümkün kılan değirmen için güç sağlıyorsunuz demektir.
Her halükarda, bu tür bir “eleştiri”, duyduğum dış EA eleştirilerinin en az yarısını — muhtemelen daha fazlasını — oluşturuyor. EA’yı eleştirdiklerini düşünen çoğu dış eleştirmen, olmayan bir şeyi, bir halüsinasyonu eleştiriyor. Bu anlamda EA, ancak eleştiri ile iyileştirilebilen ve zayıflatılamayan devasa bir kapsayıcılığa sahiptir. Ben bu modeli EA judosu adını veriyorum. Ve bunu “EA eleştirmenleri” ile yapılan tartışmalarda sıklıkla görürsünüz. Hoş ve bilgilendirici bir örnek, EA Rob Wiblin’in, EA ile aynı fikirde olmadığını söylediği Russ Roberts ile yaptığı röportajıdır. Ancak röportaj sayesinde Roberts, belirli örneklere katılmamakla birlikte EA’nın temel fikirlerini zımnen kabul eder. Ve Wiblin, EA judosunu defalarca Roberts üzerinde uygular ve bunu en iyinin nasıl yapılacağına dair çok bir tipik tartışmaya dönüştürür. Bu çok ilginç ve her iki katılımcı da çok düşünceli, ancak bu EA’nın sahip olduğu ehliyet hakkında bir tartışma değil.
Bana göre bu, EA’nın en çekici ve güçlü özelliklerinden biridir. Bu özellik, EA’yı genellikle statik olan çoğu ideolojiden çok farklı kılar. EA, bir bakıma “iyi nedir?” sorusunu yanıtlamak için bir çabadır, aynı “dünya nasıl işliyor?” sorusunu yanıtlamak için bilimin içinde olduğu çaba gibi. EA, değişmeyen, sabit bir cevap vermek yerine, verilen yanıtı sürekli daha iyi hale getirmeyi amaçlayan bir topluluk inşa ediyor.g
Bu nedenle, pratikte EA’yı (bir toplumsal hareket) bir entelektüel proje olarak EA’dan ayırmak gerekiyor. Temel meselelere ulaşmak istiyorsanız, nihayetinde sadece birincisine değil, ikincisine odaklanmanız gerekir. Dediğim gibi: pratikte EA’nın birçok eleştirisi, EA’yı iyileştirme mekanizmasının sadece bir parçasıdır. Ancak bu, pratikte EA’nın kapsama alanını eleştirmek için zaman harcamaya değmeyeceği anlamına gelmez. “Onları meyvelerinden tanıyacaksınız” sözü sadece insanlar için değil, entelektüel ilkeler için de geçerlidir. Bir ilkeler dizisi çok sayıda çürük meyveyi çöpe atıyorsa, bu ilkelerde bir şeylerin yanlış olduğunun işaretidir: reductio ad absurdum (saçma olana indirgeme). Muhtemelen komünistlerin ve liberteryenlerin başarısız komünist ve serbest piyasa deneylerini “Bu gerçek bir komünist / serbest piyasa deneyi değildi” diyerek savunduklarını duymuşsunuzdur. Bazen haklı oldukları bir nokta vardır. Ancak bu kalıp devam ediyorsa, temel ilkeler dirençli değilse veya çok fazla özel savunma gerektiriyorsa, bu ilkelerin kendilerinde fena halde yanlış bir şeyler olduğu anlamına gelir.
Başka bir deyişle: EA judosu çok fazla uygulandığında, daha temel problemlere bakmak gerekir. EA judosunun temel biçimi şudur: “Bak, neyin iyi olduğu konusundaki anlaşmazlık EA’yı doğrudan etkilemez. Gerçekten de, bu tür anlaşmazlıklar, neyin iyi olduğuna dair fikrimizde gelişmeyi sağlayan EA’nın çalışma mekanizmasının temel bir parçasıdır.” Bu belki de Tanrı’nın gözünden, her şeyi bilen, prensip sahibi filozof anlamında doğrudur. Ancak EA topluluğu ve kuruluşları, diğer tüm topluluklar ve kuruluşlar gibi modaya ve güç oyunlarına, eksikliklere ve önyargılara tabidir. Etkililik hakkında etkili kararlar almak için tek başına iyi niyetli olmak yeterli değildir.h Ve birçok insanın EA’dan rahatsız olmasının nedeni, “iyiyi daha iyi yapmanın” kötü bir fikir olduğunu düşünmeleri değil. Aksine, EA kurumlarının ve topluluğunun arzularını yerine getirme becerisinden şüphe duymalarından kaynaklanıyor.
Bu eleştiriler birçok yönden gelebilir. Kimlik politikalarıyla ilgilenen insanlardan şunu duydum: “Bakın, bu EA örgütlerinin çoğu güçlü beyaz adamlar tarafından yönetiliyor, mevcut güç yapılarını yeniden üretiyor, teknokratik kapitalizme ve statükoya karşı önyargılı ve gerçekten önemli olan birçok şeyi göz ardı ediyor.” Liberteryenlerden şunu duydum: “Bak, EA solcu kolektif faydacılıktan ibaret. Karar vermeyi çok fazla merkezileştiriyor ve hem fiyat sinyallerini hem de çok sayıda insanın, kişisel çıkarların (genellikle) toplu olarak herkese yardımcı olacağı şekilde tasarlanmış bir sistemin içinde, kendi çıkarları doğrultusunda çalışmasındaki muazzam gücü görmezden geliyor.”i Yeni başlayan insanlardan ve mucitlerden şunu duydum: “EA’lar sadece kamu malları üzerinde çalışmıyor mu? En iyisini yapmak istiyorsanız, bunun yerine neden bir startup üzerinde çalışmıyorsunuz? Dünyayı iyileştirmek için yeni bir teknoloji (veya yeni fikirler) icat edebilir ve ölçeklendirebiliriz.”j Eskiyen organizasyonların ve toplulukların bozuk hale gelen ve yozlaşan yapılarına aşina olan insanlardan şunu duydum: “Bakın, hızla büyüyen herhangi bir hareket aynı zamanda çürümeye başlar. Hırslı kariyercilerin ve asil-vekil çatışmalarının hakimiyetine girecek ve öncüleri ve erken benimseyenleri karakterize eden samimiyet ve çevikliği kaybedecek.”k
Tüm bu eleştirilerin bazı doğru tarafları olduğu gibi bazı önemli sorunları da var. Ama hepsi “sadece” pratik problemler gibi görünüyor ve bunlar için EA judosu uygulanabilir: “Bunu doğru yapmıyorsak, iyileştireceğiz, sadece kanıt göstermenize ve daha iyi bir alternatif sunmanıza ihtiyacımız var.” Ancak örgütsel kalıplar o kadar güçlü ki bu eleştiriler bana daha ilkesel geliyor. Yine: Toplumsal hareketiniz “prensipte çalışıyorsa” ancak uygulamada çok fazla sorun varsa, o zaman prensipte de gerçekten çalışmıyor demektir. “Uygulamada bunu etkili bir şekilde yapabiliyoruz” özelliği, dolaylı olarak önemli bir ilkesel özelliktir.
Şu EA ilkesine geri dönelim: “Mümkün olanın en iyisini yapmak için kanıtları ve dikkatli bir şekilde akıl yürütmeyi kullanmak”. Bu, birçok yönden son derece açık bir şekilde çok çekici bir ilkedir. Özellikle en iyinin nasıl yapılacağına dair ikna edici önerilerde bulunan sosyal ve örgütsel bir bağlamla birlikte düşünülürse, son derece yönlendirici ve anlam vericidir. Bu önerilerin mükemmel olması gerekmez: yalnızca diğer birçok toplulukta yapılabileceğinden daha iyi olmaları gerekir.
İlkenin cazibesinin bir kısmı, seçimi ortadan kaldırmasıdır. Modernliğin en büyük başarılarından biri, insanlara (görünüşe göre) her şeyi seçene kadar daha fazla seçenek sunmasıdır.l Ancak geniş seçenekler aynı zamanda şaşırtıcı ve zorlayıcıdır. EA’nın (ve birçok ideolojinin) gücünün çoğu, hayır, dünyada yapabileceğiniz en iyi şeyi yapmak gibi bir görevinizm var diyerek bu tercihin çoğunu ortadan kaldırmaktır. Ayrıca EA, bunu nasıl yapacağınıza rehberlik eden kurumlar ve bir topluluk sunar. Böylece yönlendirme, anlam ve yaptığınız şeyi neden yaptığınıza dair bir hikaye sağlar.
Twitter’da eski EA Nick Cammarata, birçok EA ve eski EA ile bire bir tekrarlandığını duyduğum şu yorumu yaptı:
2016’nın başlarında iç sesim, iyi hayır kurumlarına bağışlasaydım kurtarabileceğim beklentisiyle harcadığım tüm parayı (örneğin akşam yemeği için) otomatik olarak kurtarabileceğim hayatların kesirli bir “ölüm sayacına” dönüştürürdü. O zamanlar bahsettiğim çoğu EA da bunu o zaman makul buldu.
Ya da Twitter’da EA olmayan biri ve EA olan biri arasında gerçekleşen şu dikkate değer konuşmayı düşünün:
“İdeal hayırseverliğin ideal miktarı gelirin %100’ü değildir”
“Ama iyi EA’lar bunu dikkate alıyor”
“Evet ama kötü EA’lar sefalet tuzağına düşüyor”
“Doğru, ama bu EA’nın bir kusuru değil, o insanların bir kusuru.”
Ya da Peter Singer’ın The Most Good You Can Do (Yapabileceğiniz En İyi İyilik) kitabındaki şu pasajı düşün:
[Öncü EA] Julia [Wise] gençken, bağışta bulunma ya da bağış yapmama seçiminin, başka birinin yaşaması ya da ölmesi arasındaki fark anlamına geldiğini o kadar güçlü hissetti ki, çocuk sahibi olmanın onun için ahlaksız bir seçenek olacağına karar verdi. Bu karar çok fazla zamanını ve parasını alacaktı. Babasına kararını anlattı ve o da cevap verdi. “Bu yaşam tarzı seni mutlu edecek gibi görünmüyor” diye yanıt verdi, “Konu benim mutluluğum değil.” Daha sonra [kocası] Jeff’le birlikteyken babasının haklı olduğunu anladı. Çocuk sahibi olmama kararı onu perişan ediyordu. Jeff’le konuştu ve bir çocuk yetiştirmeye ve yine de bolca bağış yapmaya güçlerinin yeteceğine karar verdiler. Julia’nın ebeveyn olmayı sabırsızlıkla beklemesi, gelecekle ilgili heyecan duygusunu tazeledi. Hayatından duyduğu memnuniyetin, onu “yılmış bir altruist” olsaydı olacağından daha fazla dünyaya yararlı kıldığını düşünüyor.
Herkesin sınırları vardır. Kendinizi sizi üzen bir şey yaparken bulursanız, yeniden düşünmenin zamanı gelmiştir. Bu konuda daha pozitif olman mümkün mü? Değilse, her şey düşünüldüğünde gerçekten en iyisi bu mu?
…
Julia hata yaptığını kabul ediyor. Alışveriş yaparken sürekli kendi kendine “Dünyanın herhangi bir yerinde yoksulluk içinde yaşayan bir kadının çocuğuna aşı yaptırması gerektiği kadar benim de bu dondurmaya ihtiyacım var mı?” gibi sorular soruyordu. Bu, bakkal alışverişini çıldırtıcı bir deneyim haline getirdi, bu yüzden o ve Jeff önümüzdeki altı ay içinde ne miktar bağışlayacaklarına karar verdiler ve ardından kalana göre bir bütçe hazırladılar. Bu bütçe içinde, parayı kendileri için harcayacakları bir şey olarak görüyorlardı. Şimdi Julia dondurmayı suçlamıyor çünkü sınıfa söylediği gibi, “Dondurma benim mutluluğum için gerçekten önemli.”
…
Julia ve Jeff’in çocuk sahibi olma kararları, bir sınır çizdiklerini ve bağışlarını en üst düzeye çıkarma hedefinin kendileri için çok önemli bir şeye sahip olmalarını engellemesine izin vermeyeceklerini gösteriyor. Toby Ord’un partneri Bernadette Young, çocuk sahibi olma kararlarını benzer bir şekilde açıklamıştır: “Gelirimin yüzde 50’sini hayatım boyunca bağışlamaktan mutluluk duyuyorum, ancak sadece bu miktarı yüzde 55’e yükseltmek için çocuk sahibi olmama kararı alırsam, o zaman aradaki yüzde 5 farktan daha pahalıya mal olur… O yüzden büyük bir psikolojik ihtiyacı karşılamaya ve uzun vadede yaşamaya devam edebileceğim bir hayat planlamaya karar veriyorum.” Ne Julia’nın ne de Bernadette’nin, her ne sebeple olursa olsun, çocuk sahibi olamamalarını derinden sarsıcı bir deneyim olarak yaşamaları olağandışı değildir. Çocuk sahibi olmak şüphesiz hem para hem de zaman alır, ancak Bernadette buna karşın, efektif altrusitlerin bir çocuk sahibi olmanın dünyaya fayda sağlamasını beklemenin son derece mantıklı olduğuna dikkat çeker. Hem bilişsel yetenekler hem de empati gibi özellikler önemli bir kalıtsal bileşene sahiptir ve çocukların, ebeveynlerinin sahip olduğu ve günlük yaşamlarında uyguladıkları değerlerden etkilenmelerini de bekleyebiliriz. Efektif altrusitlerin çocuklarının yaşamları boyunca zarardan çok fayda sağlayacaklarına dair bir kesinlik olmasa da, fayda sağlayacaklarına dair makul bir olasılık vardır ve bu, onları yetiştirmenin ekstra maliyetlerini karşılamaya yardımcı olur. Başka bir şekilde ifade edebiliriz: En iyisini yapmakla ilgilenen herkes çocuk sahibi olmamaya karar verirse ve kimseyi umursamayanlar ise çocuk sahibi olmaya devam ederse, birkaç nesil sonra gerçekten dünya daha iyi bir yer olmasını bekleyebilir miyiz?
EA’da yaygın olarak sanata yönelik benzer bir tutum vardır. Singer bu konuda açık sözlü: Sanatı gerçekten haklı çıkaramazsınız:
Sanatı teşvik etmek “yapabileceğiniz en iyi şeyin” bir parçası olabilir mi?
Aşırı yoksulluğun ve şu anda karşı karşıya olduğumuz diğer büyük sorunların üstesinden gelmiş bir dünyada, sanatı teşvik etmek değerli bir hedef olacaktır. Bununla birlikte, içinde yaşadığımız dünyada, kitabın 11. bölümünde bahsedilecek olan nedenlerden dolayı, opera binaları ve müzelere bağışta bulunmak muhtemelen yapabileceğiniz en iyi şey değil.
Birkaç EA’nın, dünya üzerinde yeterince etkiye sahip olmadıklarını düşündükleri için çok üzülen ve hatta depresyona giren birden fazla EA tanıdıklarını söylediklerini duydum. Tamamen entelektüel bir proje olarak, “dünyadaki en iyi iyiliğin nasıl yapıldığını anlamak için aklı ve kanıtları kullanın” gibi bir ilkeden başlayıp bundan “çocuklara bakmak” veya “dondurma yemekten zevk almak” veya “sanatı destekleyin”n gibi ek şeyler türetmeye çalışmak büyüleyici. Ancak bu, entelektüel olarak ilginç olsa da, doğrudan bir yaşam kılavuzu olarak korkunç bir hatadır. Çocuklara (vb.) bakmanızın nedeni, size en iyi iyiliği yapmanıza yardımcı olması değildir. Çocukları bakmamızın basit sebebi çocuklarımıza kesinlikle bakmamız gerektiğinden kaynaklanır. Sanat, müzik ve dondurmanın önemli olmasının nedeni, sizin en iyi iyiliği yapmanıza yardımcı olmaları değildir. Bunların önemli olmasının nedeni, bizler insanız, ruhsuz otomatlar değil. Kendimiz üzerindeki etkilerini tam olarak kavrayamadığımız ve anlayamadığımız şeylere tamamen anlamadığımız şekillerde tepki veren birer insanız.
Şimdi, EA tarafından seçilen kalıp, kaçış için yan cümlecikler eklemek oldu. Birçoğu, kendilerini iyi hissettiren “etkisiz” bağışlar için hassas duygulara dokunan bütçeye sahip olmaktan bahsediyor. Ve çocuk sahibi olmak veya bir dondurma bütçesi veya bir akşam yemeği bütçesi ayırmak gibi rastgele uzantı argümanlar üretiyorlar.2 Tüm bunlar bana bir şeylerin yanlış olduğunu düşündürüyor. Son derece çekici görünen tek bir kapsayıcı ilkeden yola çıktınız. Ama şimdi ya tüm sonuçlarına katlanıp kendinizi perişan edeceksiniz. Ya da bir birey olarak rastgele uzatma argümanlar işlemeye başlamanız gerekir. Ve bunun kendi başına çok stresli bir şey olduğu ortaya çıktı. Nick Cammarata gibi düşünceli insanlar akşam yemeklerinde kafaları karıştırıyor. Sorun akşam yemeği değil: Cammarata’nın kafasının karışmış olduğu gerçeği. Ya da dondurma mı yoksa çocuk mu yiyeceğine karar veren Julia Wise’ı düşününm.
Ve bu şaşırtıcı değil: bir tarafta çok net, çok güçlü bir ilkeniz ve en iyinin nasıl yapılacağına dair son derece net ve ikna edici mesajlar gönderen insanüstü varlıklar (EA kuruluşları + kolektif bir topluluk) var. Ancak bu, insanların sınırları keşfetmeye ve belirlemeye çalıştıkları bireysel bir konudur. Stresli olması şaşırtıcı değil.
Bu EA için gerçekten büyük bir problem. İnsanlar böyle kapsayıcı bir ilkeyi ciddiye aldığında, sonunda stresli, gergin, yanlış yaşadıklarından endişe duyan insanlar haline gelirler. Bu durumun doğru eleştirisi, Singer’ın yaptığı eleştirsi, yani onların en iyi iyiliği yapmalarını engellemesi, değildir. Doğru eleştiri, yaşama şeklinin yanlış olmasıdır. Yaşam tarzları için farklı bir temele ihtiyaçları var. Çok daha büyük ve çok iyi geliştirilmiş bir yaşam felsefesinin küçük bir parçası olarak, bu ilkenin bazı varyasyonlarını içeriyor olabilir. Ancak başka bir ilke veya ilkeler tarafından keskin bir şekilde yumuşatılmalıdır; bu ilkeler aynı türden bir açıklığa ve güce sahip olmalıdır; tüm parçaların nasıl bir araya geldiği net olmalıdır. Bu nedenle “en iyi” ilkesi, diğer ilkeler tarafından sıkı bir şekilde sınırlandırılmış olsun. Ve bunu dengelemenin (kısmen) insanüstü kurumlara devredilmesi gerekebilir, çünkü bunu bireylerden istemek çok fazla şey istemek anlamına gelir ve çoğu bireyde muazzam bir stres kaynağı olur. Ama “en iyi iyilik”, üzerine rastgele ek argümanlar işlediğiniz bir yaşam felsefesinin dayanak noktası olarak kullanılıyorsa, bu bana sorunların kaynağı gibi görünüyor.
Alternatif bir çözüm ve inanıyorum ki birçok EA tarafından benimsenen çözüm, zayıf bir EA formu olmuştur. Güçlü-EA, “yapabileceğin en iyi iyiliğii yap” sözünü bir yaşam felsefesinin merkezi olarak son derece ciddiye alır. Zayıf-EA, bu prensibi daha çok rehberlik olarak kullanır. Gelirinizin %1’ini bağışlayın. Gelirinizin %10’unu size zorluk çıkarmamak şartıyla bağışlayın. İşinizin dünya üzerindeki etkisi konusunda dikkatli olun ve birçok farklı kaynağa başvurun. Bunların hepsi yapılacak güzel şeyler! Bu formun eleştirisi, zayıf EA’nın fena olmadığı, ancak aynı zamanda birçok insanın önceden var olan “iyi yaşa ve dünyada biraz iyilik yapmaya çalış” şeklindeki yaygın fikrinden ayırt edilmesinin zor olmasıdır. Amia Srinivasan’ın dediği gibi[^18]:
Ancak rakamlar ne kadar belirsiz olursa, hesaplama o kadar az yararlı olur ve sonunda neyin yapmaya değer olduğuna dair sağduyulu bir anlayışa o kadar çok güvenir hale geliriz. Yüksek faizli ipotekli satın alım yapmamamız gerektiğini veya Amerikan hapishane sisteminin düzeltilmesi gerektiğini veya eğer yapabilirseniz siyasete girmenin faydalı olabileceğini bize söyleyecek sofistike bir modele gerçekten ihtiyacımız var mı? Bunu yalnızca kişisel çıkarınız için yapmadığınızdan emin misiniz? Efektif altruizmin ele almaya çalıştığı sorun ne kadar karmaşıksa — yani, siyasi bir varlık olarak dünyayla ne kadar derinden ilişki kurarsa — katkısı o kadar az belirgin hale gelir. Efektif altruistler, herkes gibi, dünyanın karmakarışık bir yer olduğu gerçeğiyle yüzleşirler ve dünyayı daha iyi hale getirmek isteyen herkes gibi, bunun nasıl olabileceğine dair nihai bir fikir veya herhangi bir garanti olmaksızın, kendilerine en iyi gelen şeyi yapmak zorundadırlar
Modelin, sınırlı kontrollü müdahale alanının dışına çıktığımızda bize çok yararlı herhangi bir şey söyleyememesinden daha endişe verici olan, bize tam olarak duymak istediklerimizi söylemek için kullanılmaya yatkınlığıdır.
…
Efektif altruizm, Singer’ın argümanının ruhunu alır, ancak bizi onun sonucunun tüm patlamasından korur… Hayat tarzlarımızı yaşamımızı sürdürmeye yeticek seviyeye indirmek yerine, geleneksel yüzde 10’luk ile başlamaya ve ardından her yıl biraz daha fazlasını vermeye teşvik ediliyoruz. Böylece efektif altruizm, faydacılığa yöneltilen standart itirazlardan birini, bizden çok şey istemesi argümanını savuşturur. Ancak bu oyunun nasıl oynanması gerektiği tam açık değil. MacAskill bize, faydacılar gibi efektif altruistlerin kendilerini mümkün olan en iyiyi yapmaya adadıklarını söylüyor, ancak aynı zamanda, hayır kurumlarına çok fazla bağışta bulunduğunuz sürece “rahat bir yaşam tarzının” tadını çıkarmanın sorun olmadığını da söylüyor. Ya efektif altruizm, faydacılık gibi, mümkün olan en iyi şeyi yapmamızı talep eder ya da sadece işleri daha iyi hale getirmeye çalışmamızı ister. İlk düşünce gerçekten radikaldir ve günlük yaşamlarımızı çoğu kişinin hayal bile edemeyeceği şekillerde gözden geçirmemizi gerektirir. (Singer, son kitabı The Most Good You Can Do’da tam da böyle bir gözden geçirme çağrısını tekrarlıyor ve Larissa MacFarquhar’ın Strangers Drowning’i, çağrıya cevap veren “aşırı fedakarların” bir dizi anlatısından oluşuyor.) İkinci düşünce, yani işleri daha iyi hale getirmek için çabalamalıyız düşüncesi — her makul ahlaki sistem ve her düzgün insan tarafından paylaşılır. Efektif altruizm, başkalarına yardım etmeye çalıştığımızda bizi daha etkili kılmakla ilgileniyorsa, buna itiraz etmek zordur. Ancak bu durumda, nasıl olup da ihtiyacımız olan son toplumsal hareket olabileceği savı şöyle dursun, farklı ahlaki içgörü olarak neler sunduğunu tespit etmek de zor.
Bu alıntıda katıldığım çok şey var. Ancak, Srinivasan’ın son yorumuna oldukça iyi bir yanıt olduğunu düşünüyorum: “Bu durumda, [EA’nın] farklı ahlaki içgörü olarak ne sunduğunu görmek, hele bunun nasıl olup da şimdiye kadar göreceğimiz son toplumsal hareket olabileceğini görmek zor. ihtiyaç.” Şimdi, tamamen entelektüel bir tartışma olsaydı, onunla aynı fikirde olurdum. Ancak: EA’lar gerçekten gitti ve yaptı: aslında bu fikrin etrafında odaklanan kurumlar yarattı. Ve bu değerli bir yenilik.
Tekrar EA ilkesine geri dönelim: “Efektif altruizm, dünyada mümkün olan en iyi iyiliği yapmak için kanıt ve mantığı kullanmak anlamına gelir.” Bu ilkeyle ilgili örtük sorunların bazı uygulamadaki belirtilerini tartıştım; İlkeye sınır koyan sorunları da tartıştım. İlkenin kendisini doğrudan eleştirmeye geçelim.
Sorunların çoğu, insanların ahlaki faydacılığa saldırmak için kullandıkları standart sorunlardır. Ne yazık ki, bu argümanlar konusunda uzman olmaktan çok uzağım. Bu yüzden kendi duygumu çok kısaca ifade edeceğim: “iyi” karşılanabilir değildir ve bu nedenle iyiliği herhangi bir şekilde nicelik hale getirme aşırı basitleştirme olur. Aslında, sadece aşırı basitleştirme değil: bazen düpedüz yanlış ve fena halde yanıltıcıdır. Elbette, bu tür bir ölçüm, takas yaparken genellikle pratik bir kolaylıktır; aynı zamanda fikir verici (ancak yapıcı olmayan) ahlaki argümanlar oluşturmak için yararlı olabilir. Ancak bir temeli yoktur. Sonuç olarak, “artan iyi” veya “en iyi” gibi kavramlar işe yarar ve kolaylık sağlar, ancak bunları temel olarak ele almak kötü bir hatadır. Ayrıca, tek bir “iyi” kavramı da şüphelidir. Temelde ölçülemez ve ölçülemez olan ve birleştirilemeyen birçok mal vardır.
Bu karşı argümanları ikna edici buluyorum. Pratik bir kolaylık ve üretken bir araç olarak faydacılık yararlıdır. Ama dünya hakkında temel görüşüm faydacı değildir.
(Kabaca: Geçmişte BM Genel Sekreteri Dag Hammarskjöld’ün Kitlelerin kurtuluşu için gayretle çalışmaktansa kendinizi tamamen bir kişiye adamak daha asildir
ifadesindeki haklılık payını düşünmeye değer. Hafifçe söylemek gerekirse, bu bir EA bakış açısı değil. Ve yine de, bunda önemli bir doğruluk payı olduğuna inanıyorum.)
Daha az önemli olsa da, EA ilkesinin “kanıt ve aklı kullanmak” ile ilgili kısmı dikkat çekicidir. İnsanlığın “kanıt ve akıl” ile ne kastettiği konusunda ara sıra keskin sıçramalarla devam eden bir değişim var. Gerçekten de, insanlığın en büyük başarılarının çoğu, kanıt ve akıl ile kastettiğimiz şeydeki köklü değişiklikler ile olmuştur. 11. yüzyılın kanıt ve akıl standartları bugününkinden çok farklıdır; 31. yüzyıl standartlarının yine çok farklı olacağını tahmin ediyorum. Tabii ki, bu nokta bazı küçük değişikliklerle ele alınabilir. Böyle şeylerin değiştiği gerçeğinin farkındalığını vurgulamak için, belki de EA ilkesi “dünyada mümkün olan en iyi iyiliği yapmak için mevcut en iyi kanıt ve akıl yürütme standartlarımız” olarak değiştirerek ele alınabilir.
Bunlar uzun uzadıya ele almak istediğim, ancak mevcut notların kapsamı dışında bırakmaya karar verdiğim dört konu. Sorunu kolayca yanlış yorumlanan kısa bir açıklamayla karıştırma riskini göze alarak, onlardan burada bahsetmek istiyorum. Dört konunun da gerçekten uzun bir açıklamaya ihtiyacı var:
Okunaksızlık: EA’ya karşı yaygın bir argüman, okunaksızlığı küçümsemesidir. Buna tipik bir EA tepkisi, bürokratın savaş çığlığı olan EA judosunun başka bir biçimidir: Hadi bunu okunaklı hale getirelim!3 Erken aşamadaki bilimin / bir çocuk doğum günü partisinin / yeni heykel türlerinin gerçekte ne kadar iyi olduğunu anlayacağız. Yine de ne kadar çok faaliyet biçimini okunaklı hale getirirsek, okunamazlığın gölgesi o kadar çok değişir ve büyür: ve en derin yaratıcı çalışmanın ve en dönüştürücü yaşam değişikliklerinin çoğu bu gölgedeki insanlar tarafından yapılır.o Pek çok çalışma türünde, elde ettiğiniz sonuçlar istediğiniz sonuçlar olduğunda – hatta bunlar sizin anlayabileceğiniz sonuçlar olduğunda – çok büyük bir fırsatı kaçırmış olursunuz. “Kanıt ve akıl”, tanımı gereği, okunaksızlığın gölgesinde bozulmaya başlar. Ayrıca temel bir kişilik özelliği olarak en mutlu o okunaksız gölgede olduğumdan şüpheleniyorum ve bu yüzden EA’yı anlamakta bu kadar çok sorun yaşadım: anlamadığım bazı baştan varsayımlarının olduğu bir yabancı dil gibi geliyor. Tersine, EA’larla okunaksızlıktan bahsederken, genellikle bana fazladan bedensel bir farklılığım varmış gibi tuhaf bakıyorlar. Okunmazlığı üstesinden gelinmesi ve en aza indirilmesi gereken bir şey olarak görürler; Ben ise bunu, dünyanın işleyişi hakkında temel, sarsılmaz bir gerçek olarak görüyorum. Gerçekten de, ne kadar çok okunaksızlığın üstesinden gelirseniz, o kadar çok okunaksızlık ortaya çıkar ve bu tür çalışmalara olan ihtiyaç da o kadar artar.
“EA bir tarikattır/EA bir dindir”: Bunlar, genellikle kritik saldırıların bir parçası olarak kullanılan yaygın ifadelerdir. “Tarikat”ın aşağılayıcı çağrışımlarına dayanarak, genellikle ya düşüncesizce ya da samimiyetsizce kullanıldıklarına inanıyorum. Doğru, bir sosyal hareket olarak EA’nın tarikatlarla örtüşen bazı özellikleri var; ama dağcılığın, Bob Dylan hayranlığının ve diğer birçok aktivitenin de var. Dikkat etmeye değer asıl kısım şudur: Güçlü, çekici, büyüyen hareketlerde olduğu gibi, EA başkalarından yararlanmak isteyen karizmatik kötü insanları kendine çekebilir. Bu gerçek bir sorun. Ve buna karşı korunmaya değer. Ancak diğer güçlü ideolojilerle karşılaştırıldığında EA’nın alışılmadık bir şekilde buna eğilimli olduğunu düşünmüyorum.
Uzun dönemcilik / Varoluşsal riskler / yapay zekâ güvenliği: Bu, kendine ait bir dizi not gerektirir. Genel olarak varoluşsak riskler üzerine çalışma konusunda olumluyum; Örneğin, Toby Ord’un bu konudaki son kitabına hayranım. İyi iş yapan birkaç kişi olmasına ve çok değerli benzer alanlarda işler (adalet, yorumlanabilirlik, açıklanabilirlik, vb. üzerine) olmasına rağmen, çoğu çalışmanın çok azının yapay zekâ güvenliği konusunda yapıldığını düşünüyorum.
Genel hava ve estetik anlayışı: Bir arkadaşım, EA’nın diğer birçok kültürden çok farklı, çok özel ve oldukça sıra dışı bir havası olduğuna dikkat çekiyor. Bu hem doğru hem de ilginç görünüyor. Bununla ne yapacağımdan pek emin değilim. Bu aynı zamanda estetik için de geçerlidir: EA çok araçsal ve özel bir estetiğe yönelir. Sanat çerçevesinde düşünmek ilginç: Tarihsel olarak, sanata araçsal yaklaşımlar neredeyse her zaman kötü sanatla sonuçlanır. Araçsal olmayan bir şeyden doğan bir EA sanat hareketini görmek güzel olurdu!
EA ilham verici, anlam veren bir yaşam felsefesidir. İnsanları daha büyük bir iyi kavramıyla güçlü bir şekilde bağlantı kurmaya, bu daha büyük iyiye katkıda bulunmaya ve onu yaşamlarının merkezi haline getirmeye davet ediyor. Uygulamada EA, insanların yaşamlarını daha iyi hale getirerek dünyaya kayda değer miktarda doğrudan fayda getirdi. “En iyinin nasıl yapılacağına” ilişkin konuşma çerçevesinin kolayca erişilebilir olması ve oldukça değerli olması harika. Uygulamada EA, birçok insan için sağlam bir topluluk ve aidiyet duygusu ve paylaşılan değerler sağlar. Ahlaki öncüler olarak EA’lar, kayda değer bir dizi yeni kamusal varlıklar sağlıyor.
Tüm bunlar, EA’yı bir yaşam felsefesi olarak çekici kılıyor, yönelim ve anlam sağlıyor ve destekleyici kurumlarla birlikte açık ve güçlü bir çekirdek sunuyor. Ne yazık ki, güçlü EA, insanlara büyük sıkıntı yaratabilecek zayıf sınırları olan ve temel ihtiyaçları yetersiz bir şekilde karşılayan zayıf bir yaşam felsefesidir. Pratikte EA fazla merkezi, mutlak avantaja fazla odaklı; piyasa, belirli türde özel (veya özelleştirilebilir) mal sağlama konusunda genellikle çok daha iyi bir iş çıkarır. Bununla birlikte, pratikte EA, belirli türden kamu yararını sağlama konusunda mevcut birçok kurumdan muhtemelen daha iyi bir iş çıkarır. EA, çevrimiçi karizmaya gereğinden fazla dayanıyor: Simülasyon argümanı ve varoluşsal riskler ve yapay zekâ güvenliği gibi konuların gösterişli ama asılsız bir şekilde tartışması, daha önemli işlerden ziyade sohbete odaklanma eğilimindedir. (Bu, bu tür konuların iyi tartışmalar sağlamadığı anlamına gelmez.) Pratikte EA, mevcut güç sistemleri ve odaklarıyla fazla bütünleşiktir ve onları sorgulamak veya değiştirmek için çok az şey yapar. “Etkili” terimini benimsemek akıllıca bir pazarlama ve hareket oluşturma stratejisidir, ancak entelektüel olarak samimiyetsizdir. EA, okunaksızlığı temel bir koşul olarak değil, çözülmesi gereken bir sorun olarak görür. Bu nedenle, belirli türde yaratıcı ve estetik çalışmalarda başarısız olur. Ahlaki faydacılık, dünya hakkında temel bir gerçeği, olması gerekeni; hesaplamalar yapmak için kullandığımız nicel yöntemlerin kendisiyle karıştıran, yararlı ancak sınırlı bir pratik araçtır.
Bu notlarda EA’yı şiddetle eleştirdim. Ancak açık ve güçlü bir şekilde ifade edilmiş bir alternatif sunmadım. Bu, daha iyi yiyecek sağlamadan, birinin dondurma ve çikolatadan oluşan beslenme alışkanlığının ideal olmadığını söylemekle benzerdir; doğru olabilir, ancak hemen eyleme geçirilemez. İnsanların güçlü bir anlam verme sistemine duydukları muazzam duygusal ihtiyaç göz önüne alındığında, bunun bu insanlar üzerinde fazla bir etkisinin olmasını beklemiyorum. Sorunları elinizi sallayarak uzaklaştırmak veya bazı istisna hükümleri ekleyerek çözülebilecek şeyler olarak görmezden gelmek çok kolaydır. Ancak bu notları yazmak hem neden EA olmadığımı daha iyi anlamama yardımcı oldu; hem de EA ilkesinin neden çok önemli değişikliklerle daha büyük bir yaşam felsefesinin değerli bir parçası olacağını düşündüğümü anlamama yardımcı oldu. Ama bu hayat felsefesinin ne olduğunu henüz anlamış değilim.
Efektif altruizm eleştirisine ve bu dört EA eleştirisi kategorisine bakmayı öneriyorum. Bu notların ilk taslağını bitirdikten sonra EA eleştirileri için bir yarışma ilan edildi; Gelecek eleştirileri merakla bekliyorum. Yarışmanın tasarımı, belki de ne yazık ki, önceden var olan EA fikirleri etrafında inşa edilmiştir.
Marc Andreessen, Nadia Asparouhova, Alexander Berger, David Chapman, Patrick Collison, Julia Galef, Anastasia Gamick, Danny Goroff, Katja Grace, Spencer Greenberg, Robin Hanson, David Krakauer, Rob Long, Andy Matuschak, Luke Muehlhauser, Chris Olah, Catherine Olsson, Toby Ord, Kanjun Qiu ve Jacob Trefethen dahil olmak üzere EA hakkındaki düşüncelerimi değiştiren veya geliştiren sohbetleri için birçok kişiye teşekkürler. Buradaki herhangi bir iyi fikir, büyük ölçüde onlardan kaynaklanmaktadır. Tabii ki, tüm hatalardan tamamen onlar sorumlu :-P! Bu notlara doğrudan ilham veren Alexander Berger, Anastasia Gamick, Katja Grace, Rob Long, Catherine Olsson ve Toby Ord’a özel teşekkürlerimi sunuyorum. Bununla birlikte, birçoğunun notlarda yer alan çoğu şeye kesinlikle katılmayacağını umuyorum! Nadia Asparouhova ve David Chapman’a notların taslağı hakkında geri bildirim sağladıkları için teşekkürler. Makalenin ilk sürümündeki bir hatayı işaret ettiği için Keller Scholl’a teşekkürler.