Uzmanlar neden insan yapımı bir pandemiden korkuyor ve bunu durdurmak için neler yapabiliriz?

Future Perfect’in bir sonraki pandemiye hazırlanmak için yapabileceğimiz iyileştirmeler ile ilgili Pandemic-Proof yazı dizisinin bir parçası.
Onlarca yıl önce tüm dünya, Biyolojik Silahlar Sözleşmesi’ndeki (BWC) normlar ve yönergeler üzerinde ilk kez anlaştığı zamanlarda, biyolojik silah tasarlamak ve üretmek pahalı ve zordu. Sovyetler Birliği, on binlerce ölüme neden olan en az bir grip virüsünün kazara salınmasına yol açtığından şüphelenilen geniş çaplı bir programa sahipti. Ancak Sovyetler, doğanın ortaya çıkardığından daha ölümcül bir şeyi son haline asla getirememiş gibi görünüyor.
Biyolojik terörizmle uğraşan terörist gruplar — 1993’te Japonya’da başarısız bir biyolojik saldırı başlatan Aum Shinrikyo tarikatı gibi — onu soluyanlar için ölümcül olan, ancak bulaşıcı olmayan ve bir salgın hastalığın yapabileceği şekilde tüm dünyayı dolaşma yeteneği olmayan, doğal olarak oluşan bir patojen şarbondan daha ileriye geçemedi.
Ancak, kısmen DNA sentezleme ve DNA dizileme teknolojilerinin hızla düşen fiyatları sayesinde, genetik mühendisliğiyle virüs üretme yeteneğimiz son yıllarda şaşırtıcı bir süratle arttı. Bu ilerlemeler tıpta yeniliklere kapı açtı, ancak beraberinde bir meydan okuma da getirdi: Covid-19 kadar ölümcül ve yıkıcı, veya potansiyel olarak çok daha kötü virüsler, şu anda olmasa da çok yakında dünya çapındaki laboratuvarlarda üretilebilecek.
Covid-19’dan çok daha kötü olabilecek pandemileri önlemek için dünyanın, küresel biyolojik riskleri yönetme yaklaşımını çarpıcı biçimde değiştirmesi gerekiyor. Atlantic Council ulusal güvenlik politikası direktörü Barry Pavel ve Atlantic Council’in ortak yazarı Vikram Venkatram’ın ileri sürdüğüne göre “Amatör biyologlar, yakın zamana kadar en üst düzey laboratuvarlarda en önde gelen uzmanlar için bile imkansız olan işleri artık ustalıkla başarabiliyorlar”.
Önümüzdeki on yıllarda olası bir felaketten kaçınmak için, araştırma yapma şeklimizi değiştirmekten insanların ölümcül bir virüsün bir kopyasını kendilerinin “basmasını” zorlaştırmaya kadar her şeyi yaparak, insan kaynaklı pandemi risklerini çok daha ciddiye almamız gerekecek.
Covid-19, bir salgın hastalığın dünyaya ne kadar hızlı yayılabileceği ve kendimizi gerçekten öldürücü bir virüsten korumak için ne kadar yetersiz donanıma sahip olduğumuz konusunda bir uyarı atışıydı. Dünya bu uyarı atışını ciddiye alırsa, ister doğal ister insan yapımı olsun, bir sonraki pandemiye karşı kendimizi koruyabiliriz. MIT biyoloğu Kevin Esvelt, doğru adımları atarsak kendimizi “insanları hedef alan biyolojik tehditlere karşı tam bağışık olmasak bile oldukça dirençli” hale getirebileceğimizi söyledi.
Ancak bu tehdidi görmezden gelirsek, bunun sonuçları yıkıcı olabilir.
Covid-19’a neden olan virüsün, benzer koronavirüsleri araştıran Wuhan Viroloji Enstitüsü’nden (WIV) kazara mı salındığı yoksa vahşi doğadaki bir hayvandan çok daha yaygın görülen “zoonotik bulaşma” sonucu mu olduğu kesin olarak bilinmiyor. ABD istihbarat topluluğu tarafından yapılan bir analiz, her iki olasılığı da akla yatkın buldu. 2022’de yayınlanan bir çift ön baskı çalışma, ilk salgının kaynağı olarak Wuhan’daki bir canlı hayvan pazarını işaret etti. Ayrıca yakın zamanda Vanity Fair’in yaptığı bir haber, koronavirüslerin insanlara daha kolay bulaşıp bulaşmayacaklarını incelemek için riskli ve ihtiyatsızca bir şekilde laboratuvarda değiştirildiği araştırmalara dikkat çekti. Ayrıca bu tür araştırmaları yürüten bilim adamlarının, çalışmalarının pandemiden sorumlu tutulmamasını sağlamak için nasıl birlik olduklarını detaylarıyla açıkladı.
İşin aslına bakarsak bunu kesin olarak asla öğrenemeyebiliriz. Zoonotik bir hastalığın hayvan kaynağına kadar izini kesin olarak sürmek yıllar alabilir ve Çin, WIV araştırmasının Covid’in kökeninde -istemeden de olsa- oynamış olabileceği herhangi bir rolü açığa çıkarabilecek daha fazla araştırma konusunda işbirliği yapmayacağını açıkça belirtti.

Covid-19’a sebep olan olaylar dizisi ne olduysa olsun, bulaşıcı hastalık salgınlarının laboratuvar kaynaklı olabileceğini zaten biliyoruz. 1978’de, bildirilen son vahşi çiçek hastalığı vakalarından bir yıl sonra, bir laboratuvar sızıntısı Birleşik Krallık’ta bir salgına neden oldu. Fotoğrafçı Janet Parker öldü, annesi hastalığı hafif bir vaka geçirerek atlattı; maruz kalan 500’den fazla kişi aşılandı.(Çiçek aşısı, çiçek hastalığına maruz kaldıktan sonra bile çiçek hastalığına karşı koruma sağlayabilir.) Sadece bu hızlı ve büyük ölçekli müdahale sayesinde, bir zamanlar soyu tükenmiş olan hastalığın tamamen yeniden ortaya çıkması engellendi.
Yalnızca 20. yüzyılda tahminen 300 milyon insanı öldüren bir hastalık olan çiçek hastalığının geri dönüşüyle tek burun buruna gelişimiz bu değil. 2014 yılında ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri’nde (NIH) bir buzdolabında duran ve on yıllardır çeşitli hastalıklar ve diğer maddeler içeren 327 şişe arasında unutulan, güvene alınmamış altı adet çiçek hastalığı şişesi bulundu. FDA, şişelerden birinin saklama işlevini kaybetmiş olduğunu tespit etti ama neyse ki bu şişe, çiçek hastalığı veya başka bir ölümcül hastalık içeren bir şişe değildi.
Diğer hastalıklar da geçmişte benzer laboratuvar kazalarının merkezinde yer almıştır. Mart 2014’te, Atlanta’daki bir Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) araştırmacısı, oldukça zararsız bir kuş gribi şişesine yanlışlıkla çok daha ölümcül bir tür bulaştırdı. Kontamine olmuş virüs daha sonra en az iki farklı tarım laboratuvarına gönderildi. Biri tavukları hastalanıp ölünce hatayı fark ederken, diğerine ise bir aydan uzun bir süre haber verilmedi.
Bu hata ancak, şarbon örneklerini etkisiz hale getirmesi gereken bir laboratuvarın, yanlışlıkla aktif şarbon hazırlayarak 75 federal çalışanın canlı şarbona maruz kalma olasılığını ortaya çıkaran farklı bir hatanın ardından CDC kapsamlı bir soruşturma yürüttüğünde, CDC başkanlığına iletildi.
2003 yılında SARS ortaya çıktıktan sonra, laboratuvar sızıntılarından kaynaklanan altı ayrı SARS enfeksiyonu vakası meydana geldi. Bu arada, geçen Aralık ayında, Tayvan’da adanın salgınları başarılı bir şekilde kontrol altına aldığı ve bir aydan fazla bir süredir yerel bir vaka görülmediği bir zamanda bir araştırmacı Covid-19’a yakalandı. Araştırmacının geriye doğru hareketlerinin izini süren Tayvanlı yetkililer, virüsü yüksek güvenlikli bir biyoloji laboratuvarındaki enfekte bir farenin ısırığıyla kaptığından şüphelendiler.
Eski Senatör Joe Lieberman, geçen Mart ayında iki partinin üyelerinden oluşan Biyosavunma Komisyonu’na “Gerçek şu ki, canlı bilimlerinde laboratuvar kazaları nadir görülen olaylar değildir” dedi. Dünyanın her yerindeki ülkeler yüksek derecede bulaşıcı ve ölümcül patojenler üzerinde araştırma yapmak için yeni laboratuvarlar inşa ettikçe, laboratuvar kazalarının hızının doğal olarak artacağı açıktır.
King’s College London biyogüvenlik araştırmacıları Gregory Koblentz ve Filippa Lentzos tarafından geçen sene yayınlanan araştırmaya göre, şu anda 23 farklı ülkede ya işlevsel halde, ya yapım aşamasında, ya da yapılması planlanmış, en tehlikeli patojenlerle çalışma yetkisine sahip laboratuvarlar için en yüksek biyogüvenlik derecesi olan BSL-4 olarak sınıflandırılmış, yaklaşık 60 laboratuvar var. Bu laboratuvarların en az 20’si son on yılda inşa edildi ve yüzde 75’inden fazlası, bir laboratuvar sızıntısının hızla yayılabileceği şehir merkezlerinde bulunuyor.
Gelecekte daha fazla laboratuvar sızıntısının olacağının neredeyse kesin olmasının yanı sıra, sızıntı halinde bir pandemiye neden olabilecek virüs tasarlamak gittikçe daha ucuz ve daha kolay hale geliyor. Bu da artık tek bir laboratuvarın veya küçük bir grubun, kasten veya kazara dünya çapında kitle imhaya neden olmasının ihtimal dahilinde olduğu anlamına geliyor.
Pavel’in öne sürdüğüne göre, “Biyoterörizm girişimlerinin potansiyel büyük ölçekli etkileri, geçmişte teröristlerin uzmanlık eksikliği ve tehlikeli patojenler yapıp salmak için biyoteknolojiyi kullanmanın doğasında var olan zorluk nedeniyle hafifliyordu. Artık insanlar bu teknolojiye daha fazla erişebildikçe ve kullanımı daha kolay hale geldikçe bu zorluk da azalıyor.” Sonuç? Biyoterörizm olayları yakında daha yaygın hale gelecek.
1975 yılında yürürlüğe giren BWC, bir kitle imha silahı kategorisinin tamamının üretimini yasaklayan ilk uluslararası anlaşmaydı.
Anlaşmaya taraf olan 183 ülke için yeni biyolojik silahların belirlenmesi veya yaratılması yasa dışı hale getirildi. Anlaşma ayrıca ulusların mevcut tüm biyolojik silahları imha etmesini veya barışçıl kullanım yolları bulmasını gerektiriyordu. Zamanın ABD başkanı Richard Nixon’ın ABD’nin kendine ait herhangi bir biyolojik saldırı silahı çalışmasını bırakacağını 1969’da duyurduğunda söylediği gibi, İnsanlık zaten kendi yok oluşunun tohumlarının gereğinden çok daha fazlasını ellerinde taşıyor.

Ancak BWC, biyolojik silahların oluşturduğu tehdidin büyüklüğüne rağmen mali olarak yeterince desteklenmiyor ve çok az önceliğe sahip. Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ndeki yüzlerce personele kıyasla, uygulama destek birimini yöneten yalnızca birkaç personeli ve ortalama bir McDonald’s işletmesinden daha küçük bir bütçesi var. ABD, nispeten küçük bir finansman sağlama taahhüdüyle BWC’yi kolayca önemli ölçüde destekleyebilir ve bunu kesinlikle yapması gerekiyor.
Ve anlaşmanın geniş kapsamlı amaçlarına rağmen, potansiyel olarak biyolojik silah görevi görebilecek tehlikeli patojenleri belirlemeye yönelik çalışmaların çoğu, askeri amaçlara yönelik patojen yaratmak için kasıtlı olarak tasarlanmış Soğuk Savaş dönemi gizli programlarının bir parçası olarak olmasa da, bir sonraki pandemiye neden olma potansiyeline sahip virüsleri incelemek ve haklarında bilgi edinmek için yürütülen iyi niyetli programlar aracılığıyla hala devam ediyor. Bu da, Biyolojik Silahlar Sözleşmesi’nin şu anda, gelecekteki biyolojik silah kullanımı açısından -bu virüslerin salınması tamamen kasıtsız olsa bile- en büyük riski oluşturan araştırmaların çoğunu kısıtlamak için çok az şey yaptığı anlamına geliyor.
Bu bilim türlerinden birisi, araştırmacıların virüslerin vahşi doğada nasıl evrimleşebileceğini incelemenin bir parçası olarak bu virüsleri insanlarda daha bulaşıcı veya daha ölümcül hale getirdiği, “işlev kazanımı” araştırması olarak adlandırılan araştırmadır.
Obama yönetiminde nükleer, kimyasal ve biyolojik savunma programlarından sorumlu eski savunma bakan yardımcısı olarak görev yapmış olan ve şimdi ise Stratejik Riskler Konseyi’nde kıdemli bir üye olan Andy Weber: “İşlev kazanımı araştırmasını ilk kez 1990’larda duydum, ancak o zaman bunun için farklı bir terim kullanıyorduk: biyolojik silah araştırma ve geliştirme. […] Niyet 180 derece zıttı — NIH dünyayı pandemilerden kurtarmaya çalışıyor - ancak içerik neredeyse birebir örtüşüyor.
dedi.
“İşlev kazanımı” araştırmasının durumu son on yıldır sıkça tartışılıyor. 2014 yılında, yukarıda ana hatlarıyla belirttiğim bir dizi korkutucu laboratuvar güvenliği ve saklama hatalarından ve kuş gribi üzerinde yapılan endişe verici işlev kazanımı çalışmalarının açığa çıkmasından sonra, dünya çapında en ileri teknoloji biyoloji araştırmalarının çoğunu finanse eden NIH, grip veya SARS gibi pandemi yaratma potansiyeline sahip patojenler üzerinde işlev kazanımı çalışmalarını fonlamayı durdurma kararı verdi. Ancak 2017’de bu karar fazla açıklama yapılmadan geri alındı.
Günümüzde, bu çalışmanın sınırlı faydalarının maliyetlerine değmediğini iddia eden birçok önde gelen biyoloğun itirazlarına rağmen, ABD birkaç seçilmiş laboratuvarın işlev kazanımı çalışmasına hala fon sağlıyor. 2021’de, SARS, MERS ve grip virüsleri üzerinde işlev kazanımı araştırmalarını finanse eden federal araştırma hibelerini yasaklayan bir yasa tasarısı sunuldu.
İşlev kazanımı çalışmasıyla güçlendirilmiş bir virüsün yanlışlıkla laboratuar dışına sızması ve daha büyük bir salgını tetiklemesi riskinin ötesinde — ki bu Covid-19’un nasıl başladığına da dair kanıtlanmamış bir teori olarak karşımıza çıkıyor — riskli bile olsa meşru bir araştırmayı, kötü niyetli patojenler yaratmaya yönelik kasıtlı çabalardan ayırt etmek zor olabilir. Weber, “Hükümetimizin bu riskli işlev kazanımı araştırmasına verdiği destek nedeniyle, biyolojik silah araştırması yapmak isteyen ülkeler için mükemmel bir kılıf hazırladık” dedi.
Peki bir sonraki salgını önlemek için önereceği 1 numaralı şey? Buna ve gelecekteki salgınlara neden olması olası riskli araştırmalar için devlet finansmanını sonlandırmak.
Viroloji araştırmasının yüksek risk potansiyeli içeren bir diğer alanı, insanlara geçme ve pandemiye neden olma potansiyeline sahip virüslerin rezervuarı görevi gören hayvan türlerini belirlemeyi içeriyor. Bu tür çalışmalara dahil olan bilim adamları, tehlike potansiyeline sahip patojenlerden örnekler almak için ücra bölgelere giderek bu örnekleri laboratuvara geri getiriyorlar ve insan hücrelerini enfekte edip edemeyeceklerini belirlemek için çalışıyorlar. Görünüşe göre WIV’deki araştırmacıların, orijinal SARS virüsünün hayvan kaynağını ararken Covid-19’a yaklaşan yıllarda yaptıkları tam olarak buydu.
Weber, bu tür çalışmaların pandemiye sebep olma yeteğine sahip patojenlerin insanlara geçmesini önlemenin bir yolu olarak lanse edildiğini, ancak SARS-CoV-2 ile savaşma zamanı geldiğinde büyük ölçüde yarar sağlayamadıklarını söylüyor. Weber, “Bu işi 15 yıl yaptıktan sonra, karşılığında sunulabilecek çok az şey olduğunu düşünüyorum” dedi. Viroloji topluluğundaki tek görüş bu değil ama bu nadir bir görüş de değil. Weber, Covid-19’un tekrar gözden geçirmeye yol açması gerektiğini düşünüyor. İstihbarat camiasının vardığı sonuca göre, bu salgına gerçekten bunun sebep olmuş olması makul. Bu salgını önlemede ve hatta bu salgının tahmin edilmesinde de sıfır yardımı oldu.

Vahşi hayatı-insan sınırındaki virüsleri tanımlama ve insana geçişi önleme konusunda yapılacak çalışmalar kesinlikle önemli bir yere sahip, ancak viral keşif çalışmalarının oldukça sınırlı olan başarı geçmişi, birçok uzmanın viral keşfe yönelik mevcut yaklaşımımızın iyi bir fikir olup olmadığını sorgulamasına neden oluyor. Uzmanlar, zarar verme potansiyeli olduğundan düşük gösterilirken, faydalarının abartıldığını öne sürüyor.
Sürecin her aşamasında bu tür araştırmalar, bilim insanlarının üzerinde çalışmak ve önlemek istedikleri hayvan-insan arası geçişe neden olma olasılığının kendisini oluşturuyor. Ve nihai sonuç olarak araştırmacıların salındıkları takdirde inanılmaz derecede tehlikeli olarak tanımladıkları tüm patojenlerin ayrıntılı bir listesi, biyolojik silah programlarına veya teröristlere bir armağan niteliğinde.
DNA sentezi teknolojisindeki gelişmeler sayesinde, bir virüs için dijital RNA dizisine sahip olduğunuzda, diziyi “yazdırmak” ve virüsün kendiniz için bir kopyasını oluşturmak oldukça kolaydır (bu konuda daha fazlasına aşağıda değineceğiz). Esvelt’in dediğine göre bu günlerde, “bir şeyi pandemi yaratma yeteneğine sahip olarak tanımlamakla, bir silah olarak kullanılabilir hale gelmesi arasında hiçbir ayrım yok”.
İyi haberler? Politika yapıcıların tehlikeli araştırmaların yönünü değiştirmesi zor olmamalı.
NIH, küresel olarak biyoloji araştırmalarının büyük bir bölümünü finanse ediyor ve NIH’nin tehlikeli araştırmaları finanse etme yasağını yenilenmesi, bu tehlikeli çalışmaların yapılma miktarını önemli ölçüde azaltacaktır. Eğer ABD, patojenleri daha ölümcül hale getirmeye veya salgına yatkın patojenleri belirlemeye yönelik araştırmaları finanse etmeye karşı kesin ve şeffaf politikalar benimserse, diğer ülkelerde bu çalışmaları caydırmak için gereken küresel liderliğin yapılması çok daha kolay olacaktır.
Esvelt, “Çin de bu araştırmayı finanse ediyor,” dedi. Covid-19 onları korkuttuğu için bunu yeniden düşünmeye açık olabilirler, ancak biz kendi çalışmalarımızı durdurmazsak, Çin ile konuşup onların durdurmalarını sağlamak gerçekten zor olacak.
Tüm bunlar politika yapıcılar için basit bir reçete anlamına geliyor: Tehlikeli araştırmaları finanse etmeyi bırakın ve ardından diğer ulusların da bu tür araştırmaları finanse etmeyi bırakmasını sağlamak için gerekli bilimsel ve politik fikir birliğini oluşturun.
Bu basit reçetenin arkasında büyük bir karmaşıklık yatıyor. ABD’nin tehlikeli araştırmaları finanse edip etmeyeceğine dair birçok tartışma, — sanki önemli olan bilimsel terminolojiymiş de böyle bir araştırmanın milyonlarca insanı öldürebilecek bir pandemiyi tetikleyip tetikleyemeyeceği değilmiş gibi — neyin “işlev kazanımı” çalışması olarak sayıldığı hakkında teknik tartışmalarda çıkmaza girdi.
Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi ve Nükleer Tehdit Girişimi tarafından 2021’de hazırlanan bir rapora göre “Ülkelerin %94’ü, çift kullanımlı araştırmaların gözetimine ilişkin ulusal yasalar veya yönetmelikler, gözetimden sorumlu bir kurum, veya araştırmaların ulusal olarak değerlendirildiğinin bir kanıtı da dahil olmak üzere, çift kullanımlı araştırmalar için ulusal düzeyde gözetim önlemine sahip değil.”
Ve eğer bu gerçekleşirse, sonuç doğanın bizim için hazırlayabileceği her şey kadar kötü, hatta çok daha kötü olabilir. Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi tarafından 2018’de ortaya konan bir pandemi simülasyonunda tam olarak bu gerçekleşti. Kurgusal senaryoda, Aum Shinrikyo örnek alınarak modellenen bir terör grubu, genellikle küçük çocuklarda hafif semptomlara neden olan bir virüs ailesi olan parainfluenza’nın yüksek bulaşabilirliği ile Nipah virüsünün aşırı öldürücülüğünü birleştiren bir virüs tasarlar. Sonuç, tatbikat sonunda dünya çapında 150 milyon insanı öldüren bir süpervirüs.
Lieberman, Mart ayında iki partinin üyelerinden oluşan Biyosavunma Komisyonu’na şunları söyledi: “Sentetik biyoloji ve biyoteknolojideki gelişmeler, patojenleri daha öldürücü ve bulaşıcı hale getirmeyi her zamankinden daha kolay hale getiriyor ve yaşam bilimlerindeki gelişmeler, hükümetlerin ayak uyduramadığı bir hızda gerçekleşiyor. Bu durum tehlikeli patojenlerin kasıtlı veya kazara salınma riskini artırıyor”
Biyolojide son zamanlarda kaydedilen en heyecan verici ilerleme alanlarından biri, DNA sentezinin, yani DNA’nın(ya da grip, koronavirüs, kızamık veya çocuk felci gibi virüslerin genetik materyalini oluşturan RNA’nın) bilinen bir diziden “yazdırılması” yeteneğinin giderek artan kolaylığı. Eskiden, özel olarak istenen bir DNA dizisini yaratmak inanılmaz derecede pahalı ya da imkansızdı; şimdi, posta siparişiyle genleri üreten birden fazla şirketin varlığıyla, bu çok daha basit ve nispeten ucuz. Bir virüs üretmek için bilimsel beceri hala çok gerekli olsa da, eskisi kadar pahalı olmaktan çok uzak ve çok daha küçük bir ekip tarafından yapılabilir durumda.

Bu harika bir haber; DNA sentezi, çok sayıda önemli ve değerli biyoloji araştırmasına olanak sağlıyor. Ancak DNA sentezindeki ilerleme o kadar hızlı oldu ki, bunu kötüye kullanabilecek tehlikeli öznelere karşı koordinasyon gecikti.
Ayrıca, diziyi bilinen tehlikeli diziler listesi ile karşılaştırmak, araştırmacıların bilinen tehlikeli dizilerin bir listesini tutmasını gerektiriyor ki bu da başlı başına kötü niyetli öznelerin zarar vermek için kullanabileceği bir şey. Sonuç, varoluşsal risk hakkında çalışan bilim insanı Nick Bostrom’un zarara neden olabilecek veya bazı aracıların zarar vermesine olanak sağlayabilecek doğru bilginin yayılmasından veya yayılma potansiyelinden kaynaklanan riskler
olarak tanımladığı bir “bilgi tehlikesi”dir.
Sektör lideri sentetik DNA sağlayıcısı Twist Bioscience’da biyogüvenlik üzerinde çalışan James Diggans, 2020’de bana “DNA doğası gereği çift kullanımlı bir teknolojidir” demişti. Bunun anlamı, DNA sentezinin temel biyoloji araştırmalarını ve hayat kurtaran ilaç geliştirmeyi hızlandırdığı, ancak aynı zamanda insanlık için ölümcül olabilecek araştırmalar yapmak için de kullanılabileceği.
Endüstrideki, akademik çevredeki ve hükümetteki biyogüvenlik araştırmacılarının bugün karşı karşıya kaldığı çıkmaz şu: basılı her dizinin taranmasını ve tehlikeler ile uygun şekilde başa çıkılmasını sağlarken, DNA sentezinin birçok yararlı kullanım için nasıl daha hızlı ve daha ucuz hale getirileceğini bulmaya çalışmak.
Eğer bu şimdi zorlu bir sorun gibi görünüyorsa, gelecekte daha da kötüye gitmesi kuvvetle muhtemel. DNA sentezi gitgide daha ucuz ve daha kolay hale geldikçe, birçok araştırmacı, laboratuvarların araştırmaları için ihtiyaç duyduklarında, hiçbir aracı gerekmeden kendi DNA’larını basitçe basmalarını sağlayacak masa üstü sentezleyicilerin yaratılacağını öngörüyor. Masa üstü sentezleyici benzeri bir şey, biyolojide müthiş bir ilerleme sağlayabilir ve aynı zamanda kötü niyetli öznelerin tehlikeli virüsleri yazdırmasını önleme zorluğunu daha da kötü hale getirebilir.
Ve DNA sentezi daha ucuz hale geldikçe, tehlikeli gen dizilerinin taranması maliyetin daha büyük bir yüzdesi haline geliyor. Dolayısıyla taramada ucuza kaçmanın mali avantajı daha da artacak, çünkü tarama yapmayan firmalar çok daha düşük fiyatlara aynı hizmeti sunabilecek.
Esvelt ve birlikte çalıştığı ABD, AB ve Çinli araştırmacılardan oluşan ekip olası bir çözüm çerçevesi geliştirdi. Ölümcül ve tehlikeli dizilerin hash’lerini — her diziye benzersiz bir şekilde karşılık gelen, ancak halihazırda bilmiyorsanız tehlikeli orijinal diziyi öğrenmek için tersine mühendislik uygulanamayan matematiksel olarak oluşturulmuş karakter katarları — içeren bir veritabanını muhafaza etmek istiyorlar. Bu, kimsenin mahremiyetini ve fikri mülkiyetini riske atmadan ve bir terör grubu veya biyolojik silah programının alışveriş listesi olarak kullanabileceği ölümcül dizilerin halka açık bir listesini tutmadan, dizilerin ölümcül olanların bir listesi ile karşılaştırılmasına olanak sağlayacak.
Esvelt, “Bu yılın ilerleyen zamanlarında, DNA sentezi taramasını dünya çapında tüm ülkelere ücretsiz olarak sunmayı planlıyoruz,” dedi.
İşleri gerçekten güvenli hale getirmek için, böyle bir teklifin yanında, DNA sentez şirketlerinin ellerindeki dizileri Esvelt’inki gibi tehlikeli dizileri içeren sertifikalı bir veri tabanını ile karşılaştırarak tarama yapmasını gerektiren hükümet şartları da oluşturulmalıdır. Ancak, taramanın güvenli, şeffaf ve tüketiciler için ücretsiz olması durumunda bu tür düzenlemelerin memnuniyetle karşılanacağı umuluyor ve bu şekilde, meşru biyolojik çalışmalarda ilerlemeyi yavaşlatmadan araştırma daha güvenli hale getirilebilir.
Uluslararası yönetişim her zaman zor bir dengeleme eylemi ve bu soruların çoğu için yeni teknolojiler icat edip geliştirirken yanıtlarımızı tekrar gözden geçirmemiz gerekecek. Ama beklemeyi göze alamayız. Covid-19’un omikron varyantı, yalnızca birkaç ay içinde ABD’de on milyonlarca insana bulaştı. Bir hastalık dalgası vurduğunda, düşündüğümüzden daha sert şekilde vurabilir ve bir sorunumuz olduğunu anlayana kadar çok geç olabilir.
Neyse ki, ciddi bir felaket riski, tarama programlarından ölümcül virüslerin mühendisliğini zorlaştırmaya ve tehlikeli yeni hastalıklar geliştirmeye yönelik araştırmaları sona erdirmeye yönelik küresel çabalara kadar, önceden yaptığımız seçimlerle büyük ölçüde azaltılabilir. Ancak bu belirlenen adımları acilen ve küresel biçimde gerçekten atmalıyız, çünkü ne kadar çok ve farklı plan yaparsak yapalım, kağıt üstünde kaldıkları sürece bizi kurtaramazlar.