Muhtemelen neden uzun dönemci değilim
Özetle, Geleceği uzatmak ya da büyütmektense, iyi yapmakla çok daha fazla ilgileniyorum, çünkü ne dünyanın şu anda harika olduğunu düşünüyorum, ne de gelecekte olacağına ikna olmuş durumdayım. Bizi en azından şimdiki kadar kötü bir dünyaya hapseden, kaçınabileceğimiz veya yakın gelecekte şekillendirebileceğimiz herhangi bir senaryo olup olmadığından emin değilim. Eğer yoksa, dünyayı daha iyiye götürmenin “geleneksel yakın dönemci” yollarına odaklanmanın daha iyi olacağını düşünüyorum.
Uzun dönemcilik topluluktaki birçok insan için önemli olduğundan, diğer EA’lar için uzun dönemciliğe pek sıcak bakmamamın nedenlerinin ilginç olabileceğini düşündüm.
Bu gönderi, uzun dönemcilik denilen dünya görüşü hakkındadır. Davaları önceliklendirme konusunda bir pozisyonu tanımlamaz. Genellikle uzun dönemcilikle ilişkilendirilen davaların, uzun dönemci olmayan bakış açısında da geçerli olması çok olasıdır.
Bu gönderiyi düğüm noktalarına göre yapılandırdım ve ne tür kanıtların veya argümanların beni hatalı olduğuma ikna edeceğini vurguladım, ancak kaçırmış olabileceğim diğerlerini de duymaya hevesliyim! Genel olarak düğüm noktalarımı etraflıca incelemedim. Bu nedenle, sadece “muhtemelen” uzun dönemci değilim.
Uzun dönemci olmak için yararcı olmanıza gerek yok. Ancak, toplam yararcılıktan nasıl ve nerede ayrıldığınıza bağlı olarak, muhtemelen uzun dönemciliğe “tamamiyle” ulaşmayacağınızı düşünüyorum.
Gelecek nesillere dünyayı güzel bir şekilde bırakmayı çok önemsiyorum. Ayrıca ne zaman olursa olsun insanların refahını da önemsiyorum. Tam bir yararcıdan daha az değer verdiğim şey, başka türlü var olamayacak mutlu insanları var etmek. Bu, insanlığın çok daha fazla büyüyüp yıldızlara yayılma konusundaki başarısızlığı konusuna çok düşkün olmadığım anlamına geliyor. Mutlu insanlar yaratmak değerli olsa da, insanların sefalet içinde olmamasını sağlamaktan çok daha az değerli görüyorum. Bu nedenle, geleceğin ne kadar iyi ve uzun olmasını beklediğime bağlı olsa da (aşağıya bakın), yok olma risklerinden kaynaklanan kayıp potansiyel konusunda aşırı bir endişe duymuyorum (ancak bunun kısa dönemli etkisini çok önemsiyorum).
Beni aksine ne ikna ederdi:
Sadece kendi değerlerimin peşinden gitmeyi umursamıyorum, aynı zamanda diğer insanların ortaya koyduğu değerlerin de hayata geçirilmesini sağlamak istiyorum. Örneğin, dünyadaki çoğu insanın uzun dönemde insan nüfusunu artırmayı gerçekten önemsediği ortaya çıkarsa, buna çok daha fazla öncelik verirdim. Bununla birlikte, bireysel tercihlerin toplamı ile daha az ilgiliyim, bunun yerine çok çeşitli grupların tercihleriyle daha çok ilgileniyorum. Bu, daha nadir dünya görüşlerine daha fazla ağırlık vermek ve bir grubun diğerinden daha çok üremesini veya değerlerini emperyalist bir tarzda yaymasını ödüllendirmemek içindir.
En çok acı çeken insanların değerlerine de daha çok ağırlık vermek istiyorum. Uzun dönemli geleceğin şimdiki acılarından daha öncelik vermeye değer olduğunu düşünürlerse, bunu çok ciddiye alırım.
Alternatif olarak, beni bu çerçevede ahlaki gerçekçiliğe ve yararcılığın doğruluğuna ikna etmek de işe yarayacaktır. Şimdiye kadar ahlaki gerçekçiliğin neden anlamlı olduğuna dair sade bir dille yapılmış bir açıklama görmedim, ancak bu muhtemelen iyi bir başlangıç olacaktır.
Dünya aniden büyük ölçüde düzelseydi ve herkes benim şu an benim olduğum kadar iyi bir yaşam kalitesine sahip olsaydı, insanların hayatlarını iyileştirmek yerine geleceği büyük ve uzun yapmaya odaklanmaktan mutlu olurdum.
Pek çok uzun dönemci dünya görüşünde yinelenen bir tema, insanlığın harika olduğu ve bu nedenle uzun süre var olması gerektiği gibi görünüyor. Kendimi insanları sevmeyen biri olarak görmüyorum, görüşlerimin Avrupalılar için ortalama olmasını bekliyorum. İnsanlığın gelişmesini görmek istediğim birçok harika yönü var.
Ancak, çoğu uzun dönemcinin sahip olduğu insanlığa yönelik açıkça görülür hevesini kafa karıştırıcı buluyorum. Şimdi bile insanlık soykırımlar yapıyor, milyonlarca insanın açlıktan ölmesine izin veriyor, insanları ve milyarlarca fabrika çiftliği hayvanını köleleştirip işkence ediyor. Bunu “insanlık harikadır” dünya görüşüyle uzlaştırmanın zor olduğunu düşünüyorum.
Buna karşı ortak bir karşı argüman, bunların sorunlar olduğu, ancak henüz bunları düzeltmeye başlamadığımız şeklinde görünüyor. İnsanların tembel olduğu, kötü olmadığı. Bu görüş bana inandırıcı gelmiyor. İnsanların sadece iyi yaşamasını değil, iyi insan olmalarını da önemsiyorum. Tembellik mazeret değildir.
Şu anda daha fazla şey yapacak kapasiteye sahibiz. Genellikle yapmıyoruz. GiveWell tarafından önerilen hayır kurumlarını duyan çok az kişi gelirlerinin önemli bir kısmını bağışlamaya karar verir. İnsanlar iklim değişikliğini bilmelerine rağmen için turistik amaçla kıtalararası uçuş yapıyorlar. Birçoğu fabrika çiftliklerindeki koşulları duymuş olmalarına rağmen et yiyor. Küresel yardım, çoğu gelişmiş ülkenin bütçesinin küçük bir oranıdır. Bu örnekler oldukça kozmopolit, ancak bunu kritik görmüyorum.
Birer birer ele alındığında, bu örneklere küçük itirazlarda bulunabilirsiniz. Bazen insanlar aslında bilgiden yoksundur. Ampirik anlaşmazlıklara veya farklı ahlaki görüşlere sahip olabilirler (örneğin, hayvanların duyarlı olduğunu düşünmemek). Bazen iyilik yapmanın diğer yollarını ön plana koyar ve önceliklendirirler. Bu nedenlerin hepsini kabul edebilirim.
Ama sonuçta, bana öyle geliyor ki birçok insanın daha iyisini yapmak için bolca kaynağı var ve yine de hala çok büyük sorunlar yerinde duruyor. Gelecekte sefaleti azaltmak için daha iyi sistemler kurarsak ve insanların daha iyi davranmasını sağlamak için doğru ödül ve cezalara sahip olursak kesinlikle harika. Ama iyi davranmak için bunlara ihtiyaç duyan insanlık konusunda pek hevesli değilim.
Bu aynı zamanda, ne zaman olursa olsun insanların iyi olmasına yardım etmeye çok fazla ağırlık verme konusunda isteksiz olmama sebep oluyor. Bu, yalnızca gelecekteki insanlar bugünün insanları ile aynı derecede ahlaki liyakata sahip ise doğru.
Ya da farklı bir şekilde ifade edersek: eğer insanlar gerçekten bu kadar harika olsaydı, geleceğe yönelik tüm bu riskler hakkında endişelenmemize gerek kalmazdı. Kendileri çözerlerdi.
Beni aksine ne ikna ederdi:
Yaşadığım yerdeki insanların ne kadar ahlaklı olduğu konusunda yanılıyor olmaktan kesinlikle heyecan duyardım! Kabul etmeliyim ki, gözlemlediğim dünyayla doğrudan çelişiyor gibi göründüğü için makul kanıtlar düşünmekte zorlanıyorum. Belki de insanları daha iyi davranmaktan alıkoyan gerçekten de —örneğin Our World in Data’dan Max Roser’ın inandığı gibi— bilgi eksikliğidir. Büyük etkileri olan bilgilendirme kampanyalarını görmek ikna edici olacaktır.
İnsanların başka yerlerde ve zamanlarda ahlaki yükümlülüklerini ne kadar ciddiye aldıklarını bilmiyorum. Belki de gördüğüm yatırım eksikliği yerel bir sapmadır.
Bunun benim dünya görüşüm üzerinde bir etkisi olmaması gerekse de, uzun dönemciler topluluğu içinde (ahlaki olarak) daha iyi insanlar üretmek için sosyal veya tıbbi mühendisliğe daha güçlü bir odaklanma görseydim, muhtemelen uzun dönemcilik fikri konusunda daha rahat hissederdim.
Birçok yönden, dünya çok daha iyi hale geldi. Aşırı yoksulluk azaldı ve ortalama yaşam süresi arttı. Daha az insan kölelik altında yaşıyor. Bu olumlu eğilimlerin devam etmesi konusunda iyimserim.
Benim daha şüpheci olduğum şey, bu trendlerin hikayenin ne kadarını anlattığı. Muhtemelen çoğu insan, daha az insanın açlıktan veya genç yaşta ölmesinin iyi olduğu konusunda hemfikir olsa da, örneğin dindarlığın azalması gibi, uzun dönemciler tarafından övgüyle bahsedilen ancak başkalarının farklı hissedebileceği pek çok trend mevcut. Ya da insanlar farklı konulara ağırlık verebilirler. Fabrika çiftliklerindeki hayvanlara çok değer veren biri, dünyanın düzeldiğini düşünmeyebilir.
Dünyanın gelişmekte olduğunu görmenin, oldukça alışılmadık değerlere sahip bir dünya görüşüne bağlı olduğu konusunda endişeliyim. Haidt’in ahlaki temeller teorisinin merceğinden bakıldığında, iyileştirmelerin çoğunun İlgi/zarar temelinde olduğu görülürken, dünya Sadakat/ihanet veya Kutsallık/aşağılama gibi diğer ahlaki temellere göre gelişmemiş olabilir.
Ayrıca, olumsuz hale gelmeden önce azalarak ortadan kalkmasını beklediğim dünyayı iyileştiren bir çok değişim var. Ama bazılarının yok olmayacağından endişeleniyorum. Örneğin, artan hazcılık ve bireyciliğin her ikisinin de şimdiye dek iyi bir güç olduğunu düşünüyorum, ancak aşırıya kaçarlarsa dünyayı daha kötü hale getireceklerini düşünüyorum ve bana öyle geliyor ki ya neredeyse bu seviyeye ulaştık ya da çoktan geçtik.
Genel olarak, dar bir şekilde çok fazla optimizasyon yaparak orijinal iyi amaçlarını aşan trendlerden endişe duyuyorum. Kâr için optimizasyon bunun en açık örneğidir. Bunun hakkında burada biraz daha yazdım.
Dünya geçmişte olduğundan daha iyi değilse, daha da iyi bir gelecek beklemek için dış değerli tahmin yürütmek işe yaramaz. Benim için bu, geleceği uzun ya da büyük yapmak yerine iyi yapmaya odaklanmak istemem için başka bir sebep.
Benzer şekilde, bu beni uzun dönemcilikten caydıran bir argüman olmasa da, değersiz olduğunu düşündüğüm gelecekleri dört gözle bekleyen bazı uzun dönemciler (örneğin hedonyum şok dalgası) hevesimi kırıyor. Kültürel olarak birçok uzun dönemci, benim istediğimden daha fazla hedonizmi, bireyciliği ve tekno-ütopyacılığı destekliyor gibi görünüyor.
Beni aksine ne ikna ederdi:
Pek çok insanın gelecek hakkında kötümser olduğunun farkındayım çünkü dünyanın nasıl değiştiğine dair basit gerçekleri yanlış anlıyorlar. Yine de, farklı dünya görüşlerinin dünyayı gelişiyor ya da gelişmiyor olarak algılamıza nasıl yol açabileceği hakkında daha fazla şey öğrenmekle ilgileniyorum.
Geleceğin çok uzun olabileceğine dair argümanlar bana inandırıcı gelmiyor. Geleceğin değerini düşürme risklerini de beraberinde getirecek olan en azından ılımlı totaliterlik olmadan bunun nasıl mümkün olduğunu anlamıyorum.
Ya da farklı bir açıdan bakarsak, varoluşsal riskler üzerinde çalışan insanlar beni varoluşsal risklerin oldukça büyük olduğuna ikna etmek için birkaç yıl harcadılar. Varoluşsal riskler üzerinde çalışmak için bu argümandan, varoluşsal güvenliğe ulaşmayı gerektiren uzun dönemciliğe geçmek, bana bir kırbaç etkisi hissi veriyor.
Konuyla ilgili bu kısa gönderiyi de inceleyin. Orada ortaya atılan bir argüman, kendi kendine çoğalan sistemlerin milyarlarca yıldır var olduğuna işaret eden Lindy kuralıdır, bu yüzden tekrar bu sürenin tekrar geçmesini bekleyebiliriz. Ancak kendi kendine çoğalan sistemlerin neden temel alınması gerektiğini anlamıyorum, ben yalnızca Lindy kuralını ahlaki açıdan değerli bir insan uygarlığına uygulamakla ilgileniyorum ki bu, kıyaslayınca oldukça kısa bir süre.
Ayrıca kararları, —daha “küme düşünmesi” temelli bir yaklaşımın aksine— küçük olasılık değerlendirmesinin belirsiz olduğu ve beklenen değerin birincil argüman olduğu kaba beklenen değer hesaplamalarına dayandırmaya istekli değilim. Prensip olarak bu tür kararlara karşı değilim, ancak bu tür kararlarla ilgili kendi başarı geçmişim çok zayıf. : kabaca yapılan hesaplamalarının arkasından tahmin edilen beklenen değerler gerçeğe dönüşmez. Ayrıca, çok büyük bir medeniyetin potansiyel olarak küçük olasılığını önceliklendirmek için geleneksel Pascal’ın Gaspı türünden endişelerim var.
Beni aksine ne ikna ederdi:
İnsanlığın varoluşsal güvenliğe nasıl ulaşabileceğine dair sağlam argümanlar güzel olurdu.
İnsanların güvenilir bir şekilde 100 ila 300 yıldan daha uzak geleceğe yayılan olumlu bir etkiye sahip olabileceğine ikna olmadım. Ancak önemli bir istisna vardır: Bu zaman dilimi içinde bir “kilitlenme” senaryosunu önleme veya şekillendirme yeteneğine sahip olmamız durumu. Kilitlenme derken, insanlığın asla kaçamayacağı her şeyi kastediyorum. Yok olma riskleri bariz bir örnektir, diğerleri ise kalıcı uygarlık çöküşüdür.
Bostrom’un varoluşsal risklere ilişkin kanonik tanımının bu kilitlenme senaryolarının her ikisini de içerdiğinin farkındayım, ancak aynı zamanda ilgisiz olduğunu düşündüğüm senaryoları da içeriyor (transhümanist bir geleceğe ulaşmayı başaramamak), bu yüzden terimi bu bölümde kullanmıyorum.
Dünyayı birkaç on yıldan fazla süreliğine güvenilir bir şekilde etkileyemeyeceğimizi düşündüğümden, “kurumsal karar alma sürecini iyileştirme” gibi dava alanları üzerinde çalışmayı, bu zaman diliminde bir kilitlenmeyi şekillendirme veya önleme yetenekleri dışında inandırıcı bulmuyorum.
Ayrıca sadece şu anki dünya kadar kötü ya da ondan daha kötü ya da belki çok daha iyi olmayan kilitlenme senaryolarıyla ilgileniyorum. İnsanların bütün gün sadece Netflix izlediği bir geleceği engellemekle ilgilenmiyorum — bu oldukça hayal kırıklığı yaratabilir, ancak en azından insanların rutin olarak açlıktan öldüğü bir dünyadan daha iyi.
Dünya görüşüme göre bunlara odaklanmanın gerekli olup olmadığına karar vermek için bir dizi kötü kilitlenme senaryosunun olasılıkları hakkında şu anda yeterince bilgim yok. Daha geniş çaplı incelemem sonrası durumun böyle olduğu ortaya çıkarsa, zorlarsak dünya görüşümü uzun dönemci olarak tanımlayabilirim, ancak yine de diğer uzun dönemcilerle kültürel bir kopukluk hissedeceğimi hissediyorum.
Önümüzdeki birkaç on yıl içinde kötü kilitlenme senaryolarını önlemek veya şekillendirmek için hiçbir seçenek yoksa, dünyayı “geleneksel yakın dönemci” yaklaşımlar kullanarak iyileştirmenin en iyisi olacağını tahmin ediyorum. Bu konudaki görüşlerim, Alexander Berger’in bu 80 000 Hours podcast’inde ortaya koyduğu görüşlere çok benziyor.
Beni aksine ne ikna ederdi:
Birkaç yüz yıldan uzak bir süreye yayılmış herhangi bir kasıtlı etki gerçekleştirildiyse, bunun hakkında bilgi sahibi olmak isterim. Carl’ın konuyla ilgili blog gönderilerine aşinayım.
Yakında bu düğüm noktasını araştırmak için biraz zaman ayırmayı umuyorum: Ufukta önleyebileceğimiz veya şekillendirebileceğimiz kötü kilitlenme senaryoları varsa, bu muhtemelen uzun dönemcilik hakkındaki hislerimi değiştirir.
Bunun önemli bir düğüm noktası olduğu göz önüne alındığında, dünya görüşüm hakkında şimdiden sonuçlar çıkarmam için erken olduğu düşünülebilir. Ancak diğer görüşlerim, duyduğum uzun dönemci görüşlerin çoğundan yeterince farklı görünüyor ve bunların ne olursa olsun ortaya koymaya değer olduğunu umuyorum.
Fikrimi değiştirebilecek herhangi bir kaynağa beni yönlendirebilecek olan varsa, bunları duymak için hevesle bekliyorum.
AGB ve Linch Zhang’a bu gönderinin taslağı hakkında yorum yaptıkları için teşekkür ederim.
Bu çalışma, Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı altında lisanslanmıştır.